11.09.2001
Günlerden Salı.
Merhaba, adım @#?!&. Sıradan bir iş adamıyım. Sıradan bir binada, sıradan bir ofiste, sıradan bir masanın başında sıradan işler yapan sıradan bir insanım. Herhangi bir yeteneğim yok. Sadece bir klavyedeki tuşlara basıyor ve karşılığında düşük bir ücret alıyorum. Ailemle yaşıyorum. Beni çok sevdikleri söylenemez. Babam benden büyük işler beklerken ben olabilecek en normal insan oldum. Adam da haklı tabii. Yaşadığım ülkenin en kaliteli ve zor okullarında okudum ve yine de derslerim berbattı. Hem kaliteli bir okula gidip hem de düşük notlar alınca insan kendini başkasının hakkını yiyormuş gibi hissediyor. Her neyse. Asıl konu bu 11 Eylül’de başıma gelen ve dünyayı sarsan o olay. (6.25) O sabah her zamanki gibi güneş gökyüzüne ulaşmadan uyandım ve kendi icadım olan yumurtalı makarnayı pişirmeye başladım. (6.40) Yemeğim bitti. Dişlerimi fırçaladım, duşumu aldım ve giyindim. (7.00) İş için apar topar çıktım ve yirmi dört dakikada ofise vardım. (7.24) Patronuma selam verdim ve asansörle çalışma alanıma çıktım. (8.45) Çalışma alanıma yerleştim ve kendime bir fincan kahve demledim. Kahvemden bir yudum alıp dışarıyı izliyordum ve bir uçak motoru sesi yükseldi. (8.46) Penceremden görünen ikiz kulelerin birisinin bir American Airlines uçağı tarafından vurulduğunda tanıklık ettim. Korkunç bir andı. Bir süre olduğum yerde şok geçirmişim gibi birkaç saniye olduğum yerde dondum. Kendime gelince elimdeki fincan kahveyi yere fırlattım ve koşarak asansöre gittim. Asansör kullanıma kapalıydı. Ben de acil çıkış merdivenlerine yöneldim. Karanlık ve adımlarımın yankılarını rahatsız edici derecede yüksek sesle duyabildiğim merdivenlerden sekiz kat indim. Lobiye inince hemen dışarı çıktım ve ne olup bittiğini anlamaya çalıştım. Bir terörist saldırısıymış. Bir süre sonra bir tane daha uçak diğer kuleye çarptı. Olaya benden başka tanıklık eden insanların hepsi çığlık çığlığaydı. Ama orada sap gibi duran ve suratından korku ve endişe gözlemlenemeyen tek kişi bendim. Saldırı sona erdiğinde insanları uzaklaştırmak için polis ekipleri harekete geçti. Ben ise orada saklanıp bir süre orada durmayı seçtim. Orada yirmi dakika boyunca ne olduğunu tekrar tekrar düşündüm ve o sahneyi gözümün önüne getirdim. Ara ara telefonuma bakıyor ve insanların müslümanlardan artık ne kadar korktuğunu üzgün bir şekilde haberlerden takip ediyordum. Zamanla farkettim ki benim tepki vermediğim bu olay cidden de büyük bir olay. O zamana kadar hayatım sıradan olmuştu ama bir uçağın bir binaya çarpması kesinlikle sıradışıydı. Hele buna tanıklık etmek. Olay yerini terk ettikten sonra eve gittim ve tekrar o enfes yumurtalı makarnayı pişirdim. Yemeği yedikten sonra hemen yatak için hazırlandım. Ben yatak için hazırlanırken babam bana ailenin etkisiz elemanı olduğumu, hiçbir işe yaramadığımı falan söylüyordu. Ben de pek umursamıyordum. Olabildiğince umursamaz cevaplar veriyordum ama söylediği şeyler beni cidden etkiliyordu. Nasıl olsa o gün ben de ölebilirdim ama bu onun hiç de umrunda değildi. Fakat onunla tartışamazdım çünkü doğruyu söylüyordu. Umursamamaktan başka yöntem yoktu. Ben de umursamaz bi tavırla iç çekip tuvalete gittim. Tuvaletin aynasında gördüğüm adamdan da tiksiniyordum. Siyah, yağlı saçlar, altı torba gibi olmuş gözler, kılları gözüken bir burun, kuru dudaklar ve sarı dişler. Dişlerimi görünce direk fırçamı ve diş macunumu aramaya başladım. Bir çekmecenin en arka köşesindeydiler. Dişlerimi fırçalamaya başladım. İşim bitince ağzımı yıkamak için eğildim ve kalktığımda arkamda siyah bir silüet duruyordu. Ağzını yavaşça açıp bana birşey söyledi
– Bana bir önyargı ver dünyayı yerinden oynatayım.
Gözlerime inanamıyordum. Bu gördüğüm şey neydi? Neden benim evimdeydi? Canımı mı istiyordu? Birkaç değişik soru sonrasında aklıma gelen ilk olay o gün yaşanan ikiz kuleler olayı ve Müslümanlara karşı olan önyargılar oldu. Bunu söylemek istedim ama hareket edemiyordum. Silüet yavaşça gülümsedi ve “Peki.” dedi. Ertesi sabah uyandıktan hemen sonra sosyal medya platformlarını ve haberleri kontrol ettim. Darbe hakkında en ufak bir iz yok. İşe gittim ve arkadaşlarıma bu olayı anlattım. Hepsi bana gülüp hayal dünyamdan çıkmam gerektiğini söylüyorlardı. Ben de telefonumdan onlara videoları göstermek istedim. Hiçbir video yoktu. Videoları ararken telefonumun köşesinde tarihin yazdığını fark ettim. Tarih 11.09’du. saat ise 8.44. Yani binanın saldırıya uğramasına son iki dakika vardı. Arkadaşlarıma acele etmemiz gerektiğini ve olacakları söyledim. Hepimiz dışarı çıktık. Ve saat sonunda 8.46’ydı. Ben de onları hala uyarıyordum. Bana gülüyorlardı. Saate tekrar baktım (8.47). Hiçbir şey olmamıştı. Demek ki o silüet ona söylediğim önyargıyı ve onun sebebini yok etmişti. Şaşırmıştım. Benimle hala ara ara dalga geçiyorlar ama alıştım artık. Bu da böyle bir anıyfı işte. Nasıl sıradışı olduğumun anısı.
Sıradanlıktan Sıradışılığa
(Visited 21 times, 1 visits today)