Nisan ayının 19’unda, sınıfımla birlikte bir haftalık bir kampa gittik. Arkadaşlarımla kamp alanına gittiğimizde odun toplama görevi, Defne, Masal, Derin, Duru ve bana düştü. Çadırları kurma görevi ise, Mert, Burhan, Doruk, Eylül ve Eymen’e verildi. Çevreyi düzenlemek için Ateş, Sarp ve Rüzgar çalışmaya başladı.
Biz odun ararken küçük bir patika gördük, Derin patikaya yürümeye başladığında, biz de peşine düştük. O sırada, bir ses bizi ürküttü. Koşarken, Masal’ın ayağı takılıp yere düştü. Ona yardım ederken, ben kaybolduğumuzu fark ettim. Ben arkadaşlarıma kaybolmuş olabileceğimizi söyledim. Herkes çığlık çığlığaydı ve Masal dizinin üzerine düştüğü için ağlıyordu.
Aklıma bir fikir geldiğini söyledim, arkadaşlarım merakla bana bakıyordu. Defne dedi ki! “Neymiş o plan?”. “Şimdi! İlk önce herkes, upuzun dallar bulmaya çalışacak, sonra bir sürü yaş yaprak bulacağız. Bunları ip gibi sarmaşıkları kullanarak bağlayacağız ve sağlam olsun diye incecik dallarla birbirlerine tutturacağız. Böylece sığınacak bir yerimiz olacak” dedim. Herkes sevinçle zıplayıp işe koyuldu. Derin ve Duru birlikte bir sürü uzun dal ve sarmaşık getirdi. Defne ve ben, avuçlar dolusu yaprak getirdik. Masal ise getirdiğimiz malzemeleri söylediğim sıraya göre birleştirdi. O sırada Derin bir şey fark etti. Sahile çok yakın olduğumuz için 5 adet Hindistan cevizi yaprağı buldu. Onları da koyarak sığınacağımız barınağı bitirmiş olduk.
Sonra, Masal ve Duru, sığınağı kontrol ederken, biz meyve aramaya çıktık. Geri geldiğimizde geç olmuştu ama yine de yağmur yağmaya başlamadan yetişebilmiştik. Meyveleri yedikten sonra büyük Hindistan cevizi yaprağı aramaya çıktık. Herkese iki yaprak olacak şekilde alıp, sığınağa geri döndük. Yapraklara yattığımız zaman, ben öğretmenimizin sesini duydum. Bizi arıyorlardı. Biz de seslendiğimiz zaman hemen geldiler. İyi olduğumuzu anladıklarında, herkes çok mutlu olup, Masal’ı dal ve yapraklardan yaptığımız sedye ile taşıyarak, kamp alanına döndük.
Korku dolu geçen günün ardından, kamp alanında huzur içinde uyuduk.