Muhtemelen herkes Murphy Kanunlarını, içeriğini tam olarak bilmese dahi, duymuştur. Bir mühendis olan Edward A. Murphy Jr. tarafından bulunmuş olan bu kanunların temel düşüncesi bir şeyin kötü gitme ihtimali varsa kesinlikle kötü gideceği yönündedir. Murphy’nin felsefesi: “Gülümse, yarın daha kötü olacak.” şeklindedir. Bu kanunların zıttı bir düşünceye sahip olan düşünce ise Çekim Yasası’dır. Çekim Yasası, düşüncelerimizin somutlaşacağını savunur. Bu durumu “benzer benzeri çeker” ilkesiyle açıklar.
Çekim Yasası sağlam ve mantıklı temeller üzerine kurulmuştur. Çünkü içeriğini kuantum fiziği, insanın oluşumu, enerji gibi kanıtlanabilir ögelerden oluşturmuştur ve pek çok somut örneğe yer verir. Murphy Kanunları ise tek bir olumsuzluk ardından araştırma yapılarak bulunmuştur ve bunun üzerine olumsuzluklar serisinin, gerçekleşen tüm olaylar için aynı şekilde işyeleceğini savunmuştur. Ben hiçbir şeye körü körüne bağlanmamak gerektiğine inanıyorum. Fakat mantık çerçevesinde baktığımızda Çekim Yasası kanıtlanabilirlik açısından daha mantıklıdır. Aynı zamanda Murphy Kanunları’nın aksine olumlu şeyler üzerine odaklanmayı ve bu sayede istediklerimizi kendimize çekebileceğimizi düşünür. Bu, arzuladığımız şeyin kesinlikle gerçekleşmeyeceğine inanmaktan çok daha kolay ve mantıklıdır.
Çekim Yasası üç ana adımdan oluşmaktadır. İstemek, inanmak ve almak. Evreni, istediğimiz her şeyi alabileceğimiz bir katalog olarak görmemizi söyler. Ayrıca istekleriniz konusunda net olmalı ve şüphe duymamalısınız. Daha sonra isteğinizi elde ettiğinize inanmalı ve o nesne sizinmiş ya da hayalini kurduğunuz durumun içerisinde yaşıyormuş gibi davranmalısınız. Bu durumu şöyle düşünebilirsiniz. Yaz tatili için bir yere rezervasyon yaptırdığınızı hayal edin. Şu anda orada olmamanız o tatilin size ait olduğu gerçeğini değiştirmez. Daha sonra son adım olan inanmaya geçiyoruz. Burada tek yapmanız gereken isteğinize ulaştığınızda nasıl hissedeceğinizi hayal etmek ve şimdiden bu duyguyu hissetmek. Böylece isteğinizle aynı frekansa gelmiş oluyorsunuz ve onu çekiyorsunuz. Buddha: “Olduğumuz her şey, düşünmüş olduklarımızın sonucudur.” demiş. Zihninde canlandırma, beyninizin içinde kendinizi ulaşmak istediğiniz şeylerin keyfini çıkarırken kendinizi gördüğünüz imgeler yaratma sürecidir. Bu yasa, zihninizde canlandırdığınız görüntünün gerçek halini size geri döndürür. Bunu para, sağlık veya insanlarla olan ilişkilerimiz gbi birçok farklı alanda uygulamak mümkündür.
Bana kalırsa, Murphy Kanunu ve Çekim Yasası her ne kadar birbirlerine ters düşen iki anlayış gibi gözükse de aslında temellerine bakıldığında ortak düşen bir noktaları var. Çekim Yasası düşündüğümüz şeyi çektiğimizi söylerken Murphy olumsuzlukların, olasılığı olduğu taktirde ne olursa olsun gün yüzüne çıkacağını söylüyor. Yani işlerin ters gideceğine odaklanıyor ve bunu çekiyor. Bu da bu iki görüşün birbirini destekler nitelikte olduğunun bir göstergesidir. Yine de birini kendimize rehber olarak seçmek istiyorsak olumsuzluklara ve aksiliklere odaklanmak yerine hayllerimize ve düşlediğimiz hayatın içinde yaşamaya odaklanmak daha az yorucu ve kolaydır. Bu sayede kaybedebilecek neyimiz var ki?