Siperin İçindeki Umut

Gözlerimi açtığımda henüz güneş doğmamıştı. Siperin içinde, nemli toprağın kokusu burnuma doluyordu. Silah sesleri geceden beri hiç susmamıştı ama artık bu seslere alışmıştık. Hepimiz geceyi birlikte geçirmiş, sabaha doğru her an ölebilme ihtimalinin ağırlığı altında uyanmıştık. Açlık, susuzluk, yorgunluk… Bunlar önemli değildi. Önemli olan vatanı korumaktı.

Yanımdaki Ali ellerini ovuşturarak bana döndü ve “Bugün de sağ uyandık kardeşim.” dedi gülümseyerek. O an, birbirimize dair tüm hislerimizi paylaştığımızı hissettim. Gülümsedim ama içimde bir şeyler düğümlendi. Belki de bu son günümüzdü. Belki de bu siperde geçirdiğimiz son saatlerdi. Ama korkmak bize yakışmazdı. Birazdan hücum emri gelecekti ve biz gözümüzü bile kırpmadan ileri atılacaktık. Çünkü burası Çanakkale’ydi. Ve biz burada ölsek bile vatan yaşayacaktı.

Komutanımızın sesi yankılandı: “Hücum!” Tüfeğimi sımsıkı kavradım ve derin bir nefes aldım. Siperden çıkarken dizlerim hafifçe titredi ama geri adım atamazdım. Hepimiz aynı anda ileri atıldık. Ayaklarım çamura batıyordu, üzerime toprak sıçrıyordu ama bunları umursayacak durumda değildim. Her şey o kadar hızlı gelişiyordu ki bazen ne yapmam gerektiğini, nereye gideceğimi bile karıştırabiliyordum. Önümde yüzlerce asker, yanımda kardeşlerim vardı. Hepimiz tek bir amaç için buradaydık: Bu vatanı savunmak!

İlk birkaç adımda nefesimi tuttum. Kurşun sesleri sağdan soldan yükseliyordu. Siperlerden dumanlar çıkıyor, gökyüzü barut kokusuyla doluyordu. Ama biz durmadık. Düşmanın mermileri üzerimize yağarken bile ilerlemeye devam ettik. Koştukça yorgunluk bedenime çökmeye başladı. Güneş tepede parlıyordu, alnımdan ter süzülüyordu. Fakat savaş meydanında yorgunluk diye bir şey yoktu. Durmak, geri dönmek, pes etmek gibi bir seçenek de yoktu. Önümüzde düşman vardı, arkamızda ise koskoca bir milletin umudu. Toprak titriyordu, mermiler havada vızıldıyordu. Savaşın tam ortasındaydım. Sağımda ve solumda düşenler oldu ama buna bakamazdım. Çünkü devam etmem gerekiyordu. Burası Çanakkale’ydi, burada geri çekilmek olmazdı.

Düşman siperlerine yaklaştıkça kalbim hızla çarpıyordu. Karşımızdakilerin yüzlerini artık net görebiliyordum. Onlar da korkuyordu. Ama bizim korkuya ayıracak vaktimiz yoktu. Biz, korkmamayı öğrenmiştik. Çünkü biz burada sadece kendimiz için değil, evimizde bizi bekleyen analarımız, kardeşlerimiz için savaşıyorduk. Hepimiz aynı duyguyu taşıyorduk, birbirimizi hiçbir zaman yalnız bırakmamalıydık. Elimdeki tüfeği daha sıkı tuttum. Artık nefesim kesiliyordu ama önemli değildi. Bugün burada destan yazılıyordu. Bugün, burada ölsek bile biliyorduk ki biz kazandık. Çünkü vatan için can vermek, en büyük zaferdi

(Visited 8 times, 1 visits today)