Dünyada sınırsız hoşgörü olsaydı hoşgörüsüzlük olur muydu? Bunun cevabı aslında bana göre çok kolay diyebilirim. Çünkü sınırsız hoşgörü olursa her şey daha kötüye gidebilir.
Toplum hayatında her yerde kurallara ihtiyaç vardır. Hoşgörü kuralların yerini almamalıdır. Örneğin, yere çöp atan bir kişiye karşı hoşgörülü davranıp, ona selam veremeyiz. Aksi halde o kişi iyi bir şey yaptığını sanıp, yere çöp atmaya devam eder. Herkes yere çöp atarsa, çevre kirlenir, doğa bunun karşılığı verir, sonuçta dünya yaşanamaz hale gelir.
Sınırsız hoşgörü sadece zarar verici davranışlar bakımından sakıncalı değildir. Aynı zamanda birbirimize karşı iyi niyetle sınırsız hoşgörü içinde olursak o da sorun yaratabilir. Mesela birbirimize yol vermek için “buyur sen geç”, diğeri de “hiç olur mu? Önce sen geç” derse, kimse geçemez, trafik tıkanır, insanlar şikâyet etmeye başlar.
Aile hayatında da kurallar, sınırsız hoşgörüden daha önceliklidir. Örneğin, 2 yaşında herhangi bir bebek evin her tarafını dağıtıyor. Annesi ve babası sınırsız bir hoşgörü ile karşılıyor. Böyle bir durumda, bebeğin kırdığı eşyaların masraflarını aile ödeyemez hale gelir ve parasal anlamda sıkıntıya girerler. Aynı şey, ilkokul 4. sınıf öğrencileri için de geçerlidir.
Okul yaşamında da öğretmenlerimizin ve okul yöneticilerinin hoşgörüsünün bir sınırı vardır. Çünkü tüm çocuklar sınıfı dağıtır ve öğretmenler bunu hoşgörü ile karşılarsa, öğrenciler hiçbir şey öğrenemez. Aynı durum, ödevlerini yapmayan çocuklar için de geçerlidir. Bu tür davranışlar, çocukların gelecekte de başarısız olmalarına yol açar.
Sonuç olarak hoşgörünün bir sınırı olmalıdır. Aksi halde, yukarıda örneklerini verdiğim üzere, toplum, okul ve aile hayatında kötü sonuçlar yaşanabilir. Dünya da yaşanamaz bir hale gelebilir. Bu nedenle, önce kurallara uyalım ve kurallar içinde hoşgörülü olalım.