İnsan, yaşamı boyunca keşfetmeye, öğrenmeye, kendini geliştirip bir adım daha öne atmaya açık bir varlıktır. Genç yaşlarında kendini geliştiren eğitimi alıp daha sonrasında aldığı o eğitimle hayatının geri kalanını refah içinde yaşamak için çalışır. Adeta makine misali çalışan canlılara dönüşen insanlar,sadece kendilerini geliştirmekle kalmayıp aynı zamanda gelecek nesillere gelişmiş bir dünya bırakmak için keşfedilmeyenleri keşfetmeye koyulmuşlardır.
Keşfetme yolculuklarında ise önleri her an biraz daha açan bilimden yardım almışlardır. Bilim, bilinmeyenleri ispatlayarak bir bilinirliğe dönüştürme sanatıdır. Bu sanatta en önemli gereklilik ise insanların içinde sönmeyen keşfetme ve öğrenme arzusudur. Bu sesi kısılmayan arzu, tüm insanlığın kulaklarını çınlatma gücüne sahip de olsa, onu seçenlerle devam eder yoluna.
Bilim, ispatlanması hedeflenen kavrama göre şekil alan, bazen asırlara kendini oraya çıkarmayan bazen de çok kısa bir sürede kendini açan bir sanattır. Sabır ve tabii ki de zaman gerektirir. Belki de tüm yaşamını bir kavramı keşfetmeye adayan insanlarla karşılaşırız veya kısa sürede keşfettiği kavramdan dolayı Nobel ödülüne layık görülen insanlarla. İçlerinde bilim aşkıyla yaşamlarını sürdüren bilim insanlarının, ne düşünce yapıları ne de bilime bakış açıları farklıdır. Hepsinin içinde sönmeden yanan o bilim aşkıyla hem düşünce yapılarını hem de bakış açılarını yönlendirirler. Peki, nedir aralarındaki en büyük fark? Ülkelerini birbirlerinden ayıran o keskin sınırlar, milliyetleri.
Bilimle ilgilenen bir şirkete baktığınız zaman, o şirkete dünyanın dört bir yanından gelen bilim insanlarını görürsünüz. İngiliz,Fransız,Türk,Alman.Bu farlılıklar onları keşfetme arzularından men eder mi? Onlara engel yaratacak güçte midir?
Bilim, dünyayı keşfetme isteğidir. Dünya üzerinde hangi milletten olduğumuz fark etmeden beraber yaşamımızı sürdürmekteyiz. Dünya üzerinde toplu bir halde yaşarken, neden dünyayı keşfetme isteğimiz milliyetlerimize göre farklılık göstersin ki? Hangi ülkeden olursak olalım, hangi inanç sistemini desteklersek destekleyelim bilimin önünde bu farklılar bir bütün haline gelir.
Ülkelerimizin birbirinden ayrılması için konulan sınırlar mevcut olabilir, toprak bütünlüklerimizi açıkça göstermek amacıyla çizilen sınırlarımız da mevcut olabilir. Fakat bu sınırlar bizim düşüncelerimizin sınırları mıdır? Tabii ki de hayır. Düşünce güçlerimiz, fikirlerimiz, keşfetme arzumuz ve isteğimiz sınır tanımaz.
Düşüncelerimizin, fikirlerimizin, hedeflerimizin karşısına engeller çıkar. Onlara ulaşmamızı zorlaştıran, bizi her an daha da yoran fakat aynı zaman da bir o kadar da güçlendiren ve pes etmemiz için çabalayan engeller. Peki, yaşamımıza baktığımız zaman bu engellere yenik düşüp yaşamamayı mı tercih ederiz yoksa her gün daha da güçlenerek devam etmeyi mi? Herkesin farklı bir cevabı vardır elbette, cevaptan ziyade yaşama tercihi de denilebilir aslında.
Engelleri yanına alıp devam edenlerdenseniz eğer, siz de bir bilim adayısınız. Her ne olursa olsun hayatlarını keşfetmeye, öğrenmeye adayan, millet, ülke farklıları tanımadan baş başa öğrenen,keşfedenlere adaysınız demektir. Çünkü bilimin önünde ne bir bilinmeyen vardır ne de ülke sınırları. Bilim, sınır tanımayanların alanıdır.