Sinema:Duygu ve Düşünce Dünyasına Açılan Kapı

Roger Ebert’in, “Sinema, düşünce ve duygu dünyasının kapılarını açar” sözü, bu sanat formunun yalnızca bir eğlence aracı olmadığını, aynı zamanda insanlığın farklı yüzlerini keşfetmek ve anlamak için güçlü bir araç olduğunu ortaya koyar.Sinema,izleyicilere farklı hayatları farklı bakış açılarından gözlemleme imkanı sağlar.Filmin içerisindeki karakterin perspektifinden bakarak o karakterle empati kurarız.Mesela ”Çizgili Pijamalı Çocuk” filminde hem toplama kampındaki insanların bakış açısından hem de varlıklı bir evde yaşayan Alman ailesinin bakış açısından bakarız.

Bir film izlemek,bir başkasının gözlerinden dünyayı görmek demektir.Örneğin, “Schindler’in Listesi”, Holokost sırasında yaşanan insanlık dramını tüm çıplaklığıyla gözler önüne sererek, izleyicilerin tarihe yalnızca akademik bir bilgi olarak değil, bir insanlık trajedisi olarak yaklaşmasını sağlar. Benzer şekilde, “Umudunu Kaybetme”, bir babanın ekonomik zorluklar içinde ailesi için verdiği mücadeleyi duygusal bir derinlikle aktararak, yoksulluk ve kararlılık gibi evrensel temalar üzerinde düşünmeye davet eder.Sinema empatiyi geliştirmek içi fevkalade bir araçtır.İnsanlar genellikle kendi hayatlarına çok odaklandıklarından dolayı diğerlerinin yaşamlarına ve yaşantılarına yabancı kalabilirler.Ancak sinema başkalarının hayatlarını izleme fırsatı sunarak bu yabancılığı ortadan kaldırır.Örneğin mülteci kampında geçen bir film düşünün,insanlar bu filmi izledikten sonra mültecinin yalnızca bir istatistik olmadığını,acıları ve umutları olan bir insan olduğunu anlayabilirler.Bu gibi filmler izleyicinin ön yargısının kırılmasını hatta izleyicide kalıcı bir fark bile yaratabilir.

Sinema, yalnızca bireysel düzeyde değil, aynı zamanda toplumsal değişim yaratmada da güçlü bir role sahiptir.1999 yılında hayata renk katmanın ve iyimser olmanın önemini anlatan ”Patch Adams” adında oldukça başarılı bir film yayınlandı.Filmin içerisindeki ana karakterimiz pozitif olmanın bazı tedavilere faydalı olduğuna inanıyor ve bunu kanıtlamak istiyor.Bu film büyük kitlelere ulaşmış ve çoğu kişinin daha iyimser ve pozitif olmasını sağlamıştır.Benzer şekilde, çevre sorunlarını ele alan filmler,izleyicilere doğaya karşı daha bilinçli ve duyarlı olma bilinci kazandırabilir.Empati, yalnızca bireysel düzeyde değil, toplumsal bağlamda da büyük bir fark yaratabilir.Bu, sinemanın yalnızca bir eğlence aracı olmadığını ve toplumsal bilinci şekillendirdiğini gösterir.

Duygusal deneyimler açısından da sinemanın etkisi çok büyüktür.Filmler,insan ruhunun karmaşıklığını yansıtma konusunda çok başarılıdır.Trajedi,sevinç,korku,aşk gibi duygular, filmler aracılığıyla derin bir şekilde hissedilebilir.”Ters Yüz” filminde aslında izleyene empatiyi teşvik eder çünkü iki farklı kişinin perspektifinden izleriz filmi.Hem ana karakterin kafasının içini hem de karşısındakinin(anne,baba,arkadaş…)kafasının içini görürüz.Bir komedi filmi insanları zor zamanda güldürebilir veya duygusal bir film kişinin hayatı sorgulamasını sağlayabilir.

Roger Ebert’in sözünden yola çıkarak, sinemanın insan hayatını şekillendirme gücünü anlamak mümkündür. Farklı perspektifleri deneyimleyerek empati geliştiren izleyici, yalnızca bireysel anlamda değil, toplumsal bağlamda da daha bilinçli bir birey haline gelir.Filmler hem dünyanın hem de insanların karmaşıklığını anlamamıza yardımcı olur, bizi daha açık fikirli ve duyarlı kılar.Hayat perspektiflerden ibaret olduğu için herkesin empatiye önem vermesi ve olaylara başka bakış açılarından bakması gerekmektedir.Bu nedenle, sinema yalnızca bir eğlence aracından ziyade insanlığın duygusal düşünsel gelişimine katkı sağlayan bir araç olarak nitelendirilmelidir.

(Visited 2 times, 1 visits today)