Simülasyonda Mı Yaşıyoruz?

Yazıya başlamadan önce belirtmek isterim ki, biz insanların düşündüğü simülasyon teorisi, Matrix ile aynı şey değil. Matrix’te insanlar makinalar tarafından ele geçirilip, bedenleri köleleştirilmiştir. Yani bu insanların bir vücudu vardır. Bu, sanal gerçeklik ile yapılmaya çalışılan şeye çok benzer.Ancak simülasyon teorisi böyle değildir. Simülasyon Teorisi, Evren’in tamamının ve içindeki her şeyin bir simülasyon olduğunu söyler. Bunu şöyle düşünün, biz, şu anda bile olabildiğince gerçekçi oyunlar, simülasyonlar ve filmler. yapmaya çalışıyoruz, öyle değil mi? Ancak biz simülasyonu kanser tedavilerinde, kalp hastalıklarında da kullanıyoruz. Peki bu simülasyonları ne kadar ileri götürebiliriz? Bir kaç varsayım yapalım. Mesela Evren’deki her şey kuantum fiziğinden fiziksel kozmolojiye ve insan psikolojisine kadar simüle edilebilir olsun. Henüz bilmiyoruz. Kuantum mekaniği şuanki işlediği biçimde yaratabilir miyiz? Bilemeyiz. Ama diyelim ki Evren’in başlangıcından bitişine kadar her şey bilgisayarda simüle edilebilir olsun. Bu her ne kadar şuanda elimizde olmasa da yapılabilir bir şey.

Evren’in bir simülasyon veya matrix olmas, birkaç olasılıktan birinin doğru olduğunu göstermek gerekir. Simülasyon üretmek herkesin yapabileceği bir şey olmamalı. Ama biz bile 100 yıllık bilimimizle bunu yapabiliyorsak ve Evrendeki zeki tek varlığın insanlar olduğunu varsayıyorsak, simülasyon olma ihtimali oldukça azdır. Tek bir ırkın 100 yıllık teknoloji ile Tanrı ile eşdeğer seviyeye gelmesi mantıklı olamazdı. Ve eğer bu simülasyonu bir ırk yazsaydı, bunca insanın ölümünün de suçlusu olurlardı. Doğal afetleri ve soykırımları da simülasyonu yazan kişiler yapsaydı, bu Tanrıların iyi niyetli olmadığını gösterirdi. Çünkü ölen kişiler de sizin gibi insanlar. Rastgele bir oyundan karakter değiller yani. Ama merak, bu etik kaygılara üstün gelecektir dersek, geriye tek bir sonuç kalıyor: Bizler, şu anda bir simülasyonda yaşıyoruz ve deneyimlediğiniz her şey, o simülasyonun bir parçası. Çünkü aksinin olma ihtimali, yani şans eseri bizim ilk gerçek medeniyet olma ihtimalimiz, olmama ihtimalimiz yanında yok denecek kadar az. Elbette bir simülasyonda olduğumuzu gösteren kesin bir kanıt yok ve bu teori genel geçer olarak kabul edilen bir teori değil. Aslında bu bir “teori” bile değil, bir “hipotez”; ancak bilimde/felsefede bu sözcükler epey gevşek kullanıldığı için “teori” olarak popülerleşti. Fakat nasıl adlandırırsanız adlandırın, ikna edici olduğu açık. Yine de bugüne kadar hipoteze karşı birçok argüman geliştirildi ve bu argümanlara verilen cevaplarla gerçeğin doğası hakkında zengin bir münazara alanı doğdu. Bunların hepsini buraya sığdıramıyorum, belki bir sonraki yazıya… O zamana kadar, simülasyon olup olmadığınızı ve bunun ne gibi sonuçları olacağını (veya olmayacağını) bir düşünün derim.

(Visited 30 times, 1 visits today)