Bize simülasyon ve gerçeklik kelimeleri denildiğinde aklımıza Matrix film serisi gelir. Bu film serisinde insanlığın bir tür simülasyonun içinde yaşadığı kurgulanıyor. Filmin konusu ve ana karakterin amacı ise son insan şehrini makinelerin saldırısından korumak. Simülasyon Hipotezi, gerçekliğin bir simülasyon olduğunu iddia eder. Ayrıca bu hipotez simülasyonun içinde yaşayanların bu simülasyonun varlığı hakkında bilgi sahibi olmadığını varsayar.
Bazı insanlar bu hipotezin doğru olduğunu savunuyor. Bu yaklaşımlarına gerekçe olarak birkaç kanıt öne sürüyorlar. Örneğin, bu hipotezi savunan insanlar çift yarık deneyi hakkındaki düşünceleri, elektron, proton gibi parçacıkların gözlem altında farklı davranışlar gösterdiği şeklindedir. Bunu da simülasyonun kendini koruduğuna dair bir ispat olarak alırlar. Ancak bilim bunu maddenin ikili doğası olarak adlandırır. James Gates isimli teorik fizikçi, evrenimizin temel parçacıklarını tanımlayan sicim teorisi denklemlerine gömülü gerçek bilgisayar kodu gibi görünen şeyi tanımladığını iddia ediyor.
Simülasyon hipotezine inanlar için birçok öne sürülen kanıt var. Bu tip bilimsel kanıtların yanı sıra ayrıca sadece günlük hayattan hiçbir bilimsel ispatı olmayan iddialar da var. Örneğin, paranormal olayların aslında bir glitch olabilme ihtimalinin daha fazla olduğunu düşünüyorlar. Ya da bu kadar uzun süredir uzay çalışmalarında niye canlı bir varlığa ulaşılamadığını sorguluyorlar. Kanıtların çoğunun aksi ispat edilememiştir. Bu da insanların kafasında soru işareti bırakmıştır.
Ben simülasyon hipotezini tartışmaya açık bir konu olarak görüyorum çünkü iki tarafında çürütülemez kanıtları yok. Ancak bu hipoteze inanların bilimsel ispatlara veya kanıtlara karşı kullandığı bir cümle var, o cümle ise simülasyonun yöneticilerinin bizim böyle düşünmemizi istedikleridir. Onlara göre simülasyon değişebileceği için bilimsel kanıtların onlar için hiçbir değeri yoktur.