İnsan denen varlık için geçmişten kopmak hayli zordur. Geçmiş ne kadar kötü bitmiş olursa olsun özlenir. Beynimizin bize oynadığı küçük bir oyun olarak bile gösterebiliriz bu durumu. Ne yazık ki zamanı geri alma kabiliyetimiz olmadığından, ihtimali bulunmayan unsurları düşünmek depresyonu da beraberinde getirir. Depresyon ise kişiyi fark ettirmeden tüketir. Çaresiz ve bitap bırakır. Zaman ilerledikçe ve depresyon bireyin kimliği ile bütünleştiğinde muhtemelen psikolojik bir tedavi hatta ilaç takviyesi gerekecektir. İşin ciddiyetini bir beyazın ortasındaki siyah kadar net ortaya net koymak gerekirse kendisine ve çevresindekilere zarar verme eğilimleri, gıda reddi, dahasını isterseniz ciddi intihar düşünceleri dahi gözlemlenebilir.
Oysa geçmiş, rafa kaldırdığımız tozlanmış bir kitaptan ibaret. Elinize aldığınız an silkelemenizi gerektirecek, daha önce okuduğunuz sonunu bildiğiniz bir kitap. Halbuki şimdiki zamanda kalmayı ve anı yaşamayı bilseniz kitabın yazarı siz olacakasınız. Etrafınızda olup bitenleri izlemeyi bırakıp kendi sevinçlerinizi hüzünlerinizi en derin duygularla hissedeceksiniz. Kısacası bu hayatı yaşadım demeye hak kazanacaksınız.
Bazı anlarda ise geçmişi anmak bizi çıkmaza soktuğunda çareyi gelecek zamanda bulmaya çalışırız. Hayaller kurar, kafamızda gerçekleşmeyecek konuşmalar tasarlarız. Sayısız olasılıklar üzerine kafa yorarız. Her ne kadar hayal kurmanın, yaratıcılığı ve beyni geliştirdiği savunulsa da Harvard Üniversitesi’nin yaptığı bir araştırmaya göre hayal kuran beyin mutsuz beyindir. Genellikle kurduğumuz hayyaller, içinde bulunduğumuz andan çok uzakta olduğundan beynimize mutluluk kavramının yakınlarda olmadığı sinyalini veririz. Bilinç altımız ve algılarımız da kendisini kapatır ve bizi burnumuzun dibindekini görmekten alıkoyar.
Oysa her şeyi sırayla yaşıyoruz. Gelişme kısmı girişten sonra, sonuçtan öncedir. Bu sıralama değişmez, değişirse kompozisyon anlam kazanamayacak, bir karmaşaya dönecektir. Ve inanın anlamsız boş bir ömrün yaşanmamış bir hayattan hiçbir farkı yoktur. Akışınızda meydana gelebilecek değişikliklerden ötürü başlık bile en son atılmalıdır. Yani demem o ki ortada bir gelişme kısmı dahi yokken sonucu planlamaya bir son verin artık. Yaşamınızı sınırlandırmayı bırakın.
Sait Faik Abasıyanık’ın da dediği gibi ‘‘ Geriye bakmayın, gelecek için de hayal kurmayın. Size ne geçmişi geri verebilirler ne de gelecek hayallerinizi tatmin edebilirler. Göreviniz, ödülünüz kaderiniz burada ve ‘şimdi’dir.’’
Geçmişte yaptığınız hatalar pişmanlığınız olmasın. Onları, sizi doğru kavramına götüren deneme yanılmalar olarak görün. Her birinden farklı bir ders çıkardığınızın bilincinde olun.
Yarın ise sağ olacağımızın garantisini hiçbir şey veremez. Bir gerçek varsa o da şu an yaşıyor oluşunuzdur. Kendinize değer verin. Risk alın. Okuyun. Dinleyin ve öğrendikçe anlatın. Ama asla tek bir saniyenizi fotoğraf çekme uğruna dahi buruşturup çöpe atmayın. Bırakın anılarınız hafızalarınızda yer etsin birkaç santimetrelik ekranlarda ya da çerçevelerde değil. Kendinize sürekli şu an yaşadığınız zamanın bir daha asla tekrarlamayacağını hatırlatın.
Kaynakça: www.psikiyatri.org.tr