SİHİRLİ MUM

Okuldan eve geldiğimde evde bir telaş vardı. Annem yemeği hazırlamış ama pişirememişti. Babam, annemin telefonunu bulmaya çalışıyordu çünkü onun şarjı bitmiş ve kuryeye ulaşmaya çalışıyordu. Annem yemekleri türlü kaplara koyup çöpe atmamanın bir yolunu arıyordu. Ben ise kapıda onların evdeki koşturmalarını izliyordum. Ayakkabımı çıkarıp içeri girdim. Anneme neyin olduğunu sordum, annem “Şimdi olmaz, tatlım.” dediğinde merakımı gizleyip odama çıktım.

Birkaç saat sonra herkes sakinleşmiş, masa başında oturmuştu. Babam dışarıdan yemek söylemiş, buzdolabında yer kalmıştı, şükürler olsun. Yine anneme sordum, “Anne, ne oldu?” Annem, “Elektrikler ve doğal gaz gitti, koca bir hafta boyunca da gelmeyecekmiş.” dedi. Ben de “Ah, bu çok kötü.” dedim. Annem “Evet, ah evet.” dedi ve elindeki lokmadan bir tane daha aldı. Babam akşam ne yapacaklarını sorduğunda, sanki hava kararıyordu. Annem de mumları yaktı. Gece olduğunda göz gözü görmüyordu, aile üyelerinin her birinin elinde bir mum vardı. Benim elimde ise daha önce evde görmediğim bir mum vardı, olağanüstüydü.

Annem “Ah, eski zamanlar…” diyerek koltuğa oturunca babam, “İşte biz evde hep böyleydik, bizim zamanımızda ışık yoktu, geceleri hep karanlık geçerdi.” diye konuştuğunda ışıklar geldi. İçimden “Bir hafta ne çabuk geçti, 7 gün 7 saat oldu resmen.” dedim. Annem yemeklere koştu, babam şarj aletine yalnız kalmıştım, elimdeki mum da yanıyordu. Ben de söndürdüm ve her ne olduysa, ben mumları üflediğim zaman oldu, kendimi çok garip hissettim ve kırık dökük bir evde olduğumu fark edip etrafı gezdim, yanımda mum vardı.

Karşıma güler yüzlü bir köylü kadını çıktı, bana bütün yüzüyle gülüyor, elindeki un çuvalı yüzünden benim yüzümü görmeye çalışıyordu. Sonra konuştu, “Kızım, şunları bırakıp git gari.” dedi ve üstüme yürüdü, ben de çekildim, tabii korkuyordum, neredeydim ben? Cebimden telefonumu alacaktım ki, telefonumu küçük bir kutuya koyup sıkıştırmışlardı, ona da tuşlu telefon derdi anneannem. Korkuyordum, kadın daha sonra bana dönüp “Ne oldu kızım, hangi rüzgar attı seni buraya?” dedi ve ben de “Teyze, ben yaşadığım yeri bulamıyorum.” dedim. “Demek kayboldun.” dedi, “Evet, telefonunuzu rica edebilir miyim acaba, ailemi arayacaktım da?” “Tabii kızım, al dedi,” ama onun telefonu da tuşluydu, “Acaba benim için söyleyeceğim numarayı girebilir misiniz?” diye sordum. “Tabii” dedi, “578 …………” Kadın uzun süre sessizdi, “Kızım, öyle bir numara yok, emin misin?” “Tekrar deneyebilir miyiz acaba?” diye sordum, “578 ………..” hala yoktu, endişelendim.

Sonra dışarı çıkıp sokaktaki oyun oynayan çocukların yanına gittim, tekerlemeli bir oyun oynuyorlardı. Tekerleme şöyleydi: “Anne, bana şeker versene, Ali amcadan aldığın şekerleri versene, okula gittim geldim yıl 2001, öğretmenimiz Fatma’dır, biz şeker isteriz, biz şeker isteriz…” Normalde onların yanına gitmek istemezdim ama tekerleme dikkatimi çekmişti. Yanlarına gidip sordum, bu tekerleme yeni mi çıkmıştı, demek ki yıl 2001’di. Sonra mum aklıma geldi, eve geri geldim ve mumu buldum. Kadın elime bir avuç altın koydu ve gitmemi söyledi, anlamamıştım ama gitmeliydim, bunu çok iyi biliyordum. Mum aklıma bir fikir getirdi, madem mum beni buraya getirdi, geri de götürür dedim ve bir evin içine daldım, orada yaşlı bir kadın vardı. Bana bir çakmak verdi ve 2. kez söndürdüm, evet evdeydim. Bu eskileri anlamak için bir dersmiş. Meğer hepsi bir rüyaymış, uyuya kalmışım ama ben buna inanmadım, gerçekten de geçmişe gitmiş olabilir miyim?

(Visited 3 times, 1 visits today)