Eveeeel zaman içinde kalbur saman içinde develer berber iken, ben annemin karnında tınkır mınkır sallanırken, bir köy varmış. Ama bu köy normal bir köy değilmiş, ormanın en iç bölgesinde, ağaçlarla çevrili, en fazla 20 tane küçük evin olduğu bir köymüş. Ama dedim ya, burası normal değilmiş, sihirli bir köymüş. Buradaki insanların hepsi birbirine yardım edermiş, yel değirmen işinde herkes bir olup yaparmış, yemek mi yapılacak, hep birlikte yapılırmış.
Bana buradaki sihir ne derseniz, burası aslında haritada olmayan bir yer imiş. Aslında, bırakın haritayı, aslında bir kar küresinin içindeymiş. Buranın en bilgili adamı olan Bilge Dayı’ya sorarlarmış, “Biz nasıl buranın içindeyiz?” diye. Bilge, her zaman aynı şeyi söylermiş, “Zamanı gelince söyleyeceğim.”
Bir gün, yine herkes birlikte su taşırken, bir anda hava kararmış. Herkes çok şaşırmış ve köyün her yeri sallanmaya başlamış. Herkes bir yerlere kaçıyor, evlerine giriyormuş, ve bir anda kar küresi kırılmış. Meğer evin içindeki çocuk kar küresini kırmış. Bilge’ye soran bir adam, zar zor konuşmaya çalışırken, bir anda demiş ki “Bilge Dayı, biz niye bunun içindeyiz?” Bilge, zar zor konuşur ve der ki “Zamanında ‘Kara Orman’ diye bir yer vardı. Orada mutlu mutlu yaşardık. Fakat bir gün, köyümüze kötü askerler geldi ve elindeki silahlarla köyümüzü bir anda küçültüp köyümüzden kalan tek şey ben ve bu kar küresi oldu.”