Alarmımın sesi her zamanki gibi söylene söylene uyanmamı sağladı. Yavaşça doğruldum, yatağımın başına oturdum ve boş bir şekilde duvara bakarak düşünmeye başladım. Bir şeyler eksikti. Okulda geçirdiğim her gün, sabahları uyanmak ve yeniden bir gün yaşamak bana hep aynı hissiyatı veriyordu. Sanki bir yerde bir eksiklik vardı ve ben her sabah o eksikliği biraz daha derin hissediyordum.
Perdeleri araladım, gözlerim karanlıkla yeni yeni savaşan sabah ışığına alışmaya çalışırken, dışarıdaki sokak lambalarının hala yanmakta olduğunu gördüm. Derin bir iç çektim, ama ne yapabilirdim ki? Okul zamanıydı, annemden yeni bir azar daha işitmek istemiyordum.
Lavaboya doğru ilerledim, aynada bir süre kendime bakındım ve yüzüme birkaç kez su vurdum. Sonrasında hızlıca kıyafetlerimi giyip hiçbir şey yemeden apar topar evden çıktım. Yine geç kalmıştım. Yolda bir yandan saatimi kontrol ediyor bir yandan da koşa koşa servise yetişmeye çalışıyordum. Neyse ki son anda yetiştim. Her zamanki yerime oturdum, kafamı cama yasladım ve dışarıyı seyretmeye başladım. Gün boyunca kafamın içinde olan yalnızlık hissi, bir şekilde pencereden dışarıyı izlerken hafifledi. Ama bu sadece bir anlık bir huzurdu. Okula vardığımda ilk iş hızlı adımlarla sınıfıma doğru ilerledim. Koridorlarda yürürken çevremdeki insanların o her zamanki bakışlarına maruz kaldım. Acaba garip olan ben miydim yoksa onlar mıydı ?
Okulda her zamanki gibi yalnızdım. Diğer öğrenciler kendi aralarında sohbet ederken, ben uzaktan onları izliyordum. Birkaç arkadaşım vardı ama hiçbirinin beni anlayacak kadar yakın olduğunu hissedemedim. O yüzden çoğu vaktimi kütüphanede geçiriyordum. Kitaplara gömüldüğümde adeta gerçek dünyanın olumsuzluklarından uzaklaşıyor ve başka bir dünyaya gidiyordum. O dünyaların içerisinde kaybolmanın verdiği hissi gerçek dünyada bana hiçbir şey veremiyordu.
O gün de öğle arasında yine kütüphanedeydim. Her zamanki gibi kitaplara göz attım ve istediğimi aramaya başladım. Çoğu kişi çok satan dünya klasiklerini okusa da ben hep sıra dışı, derin bir şey arardım. Kütüphanedeki o kitap kokusu ve zamanın yavaş geçişi orada kendimi hep huzurlu hissetmemi sağlardı
Bir süre arasında gezinirken, köşedeki raflardan birinde dikkatimi çeken bir kitap oldu. Diğer kitapların aksine, bu kitap gözle görülür şekilde eskiydi. Derisi kararmış, neredeyse harabe haline gelmişti. Cilt kısmı kırılgan ve yıpranmıştı, sayfalar sararmış ve kenarları kıvrılmıştı. Kitap isimsizdi. Ancak, kitap sanki beni çağırıyordu, onu almak için kendimi durduramadım.
Yavaşça kitabı elime aldım ve incelemeye başladım. Kitabın adeta elimde kalacakmış hissi veren o eski kapağını çevirdiğimde, ilk sayfada şöyle bir yazıyla karşılaştım: “Bu kitabı bulman, bir yolculuğun başlangıcı demek.” İlk başta bunu pek önemsemedim ve kitabın sayfalarını çevirmeye devam ettim. Ancak sayfalara göz gezdirdikçe fark ettim ki bu kitap bana gizemli bir his veriyordu. Kitabın içindeki yazılar sanki zamanla silinmiş gibiydi, ama o silik harfler bile okurken bana bir şeyler fısıldıyordu. Sayfaları karıştırırken birden kitapta bir hareketlenme hissettim.
Kitabın sayfalarından, bir ışık patlaması gibi bir şey yükseldi. O anda, kitap neredeyse hayat bulmuş gibiydi. Duvardaki ışıklar sanki daha parlak yanmaya başlamıştı. Bir şey… bir şey çıkıyordu. Ve o şey, kütüphanede yalnızca bana görünüyordu. Kitap sayfalarından, havada süzülen bir kız figürü belirdi. Gözlerim büyüdü, kalbim hızla çarpmaya başladı. Havadar bir şekilde yavaşça ortaya çıktı ve bana doğru yaklaşmaya başladı.
Sarı saçları gözümü alıyordu. O kadar güzel görünüyordu ki, sanki kitabın dışındaki dünyadan değildi. Gözleri, derin bir mavilikle parlıyordu. Yüzü, sonbahar rüzgarında savrulmuş bir yaprak gibi nazikti. “Beni buldun,” dedi, sesi ince ve hafif bir yankı gibi kulaklarımda çınlarcasına ve ardından ekledi “Buradan çıkmak için yardımına ihtiyacım var.”
O an, sadece ben onu görebiliyordum. Kitap, sadece bana açılmıştı. Kimse başka bir şey fark etmiyordu, etrafımda kimse bu kızın varlığını hissedemiyordu. Kızın gözlerindeki çaresizlik ve korku, bana bir şeyler anlatıyordu; o orada hapsolmuştu ve bir şekilde oradan çıkabilmek için benim yardımımı bekliyordu. Bir anda kafamda sorular fırtınası kopmaya başladı. Bu nasıl mümkün olabilirdi? Bir kitap, bir insan…
İşte o an bir karar vermem gerektiğini anladım, ya kitabı aldığım yere bırakıp hayatıma hiçbir şey olmamış gibi devam edecektim ya da belki de kendimi hikayelere konu olacak bir maceranın tam ortasında bulacaktım. Fakat ben kararımı çoktan vermiştim…