Bir bahar günü Ayşe adlı bir çocuk yeni okulunu görmek için sabah güneşin doğuşuyla erkenden kalkmış. Okul formalarını dolabından alıp düzgün bir şekilde giymiş. Hemen annesinin hazırladığı kahvaltıyı bitirip dişlerini fırçalamış. Annesini öptükten sonra okul servisine binmiş. Serviste bir sürü çocuk varmış. Ayşe aceleyle koltuğa oturacakken ayağı yandaki arkadaşının ayağına takılmış ve yere düşmüş. O sırada Ayşe’nin çantası açılmış ve içinden ışıklı ve parlak bir defter çıkıvermiş. Bunu gören çocuklar defterin etrafına toplanmış. Aralarından biri defteri eline almış. Bu çocuğun adı Zeynep’miş. Defteri aldıktan sonra tam açacakmış ki Ayşe defterinin Zeynep’te olduğunu görmüş. Hemen elinden defteri almış. Zeynep bu duruma çok üzülmüş bir yandan da şaşırmıştı. Defterinin başkası tarafından alındığını gören Ayşe çok endişelenmiş. Acaba Ayşe, defteri Zeynep’in elinden almadan önce Zeynep defteri açmış mıydı? Bu defterin sihirli olduğunu anlamış mıydı? Bütün gün derslerde bunu düşünen Ayşe akşam eve geldiğinde hemen elini yıkayıp odasına girip kapıyı kapatmış. Bunu fark eden annesi Ayşe’nin bu heyecanına bir anlam verememiş. Odasına gidip ‘Ayşeciğim bugün okulda canını sıkan bir şey mi oldu?’ diye sormuş. Ayşe, ‘Hayır annecim bir şey olmadı.’ demiş. Annesi, ‘Bir şey olduysa anlat lütfen.’ diyince Ayşe de okulda olanları bir bir anlatmaya başlamış. Annesi de heyecanla defterin sihirli olduğunu anlayıp anlamadıklarını sormuş. Ayşe’nin annesi konuşmaya daldıklarında saatin ilerlediğini ve Ayşe’nin uyku saatinin yaklaştığını fark etmiş. Ayşe tüm bu düşüncelerle uykuya dalmış ve rüyasında arkadaşı Zeynep’in, herkesten sakladığı sihirli defteri alıp okuduğunu görmüş. Bu durum canını çok sıkmış ve Zeynep’e ‘Bir daha asla bu deftere dokunma, bu benim özel defterim.’ demiş. Zeynep de izinsizce arkadaşının defterini aldığı için çok utanmış ve Ayşe’den özür dilemiş.