Size sihirli bir bahçenin bahçıvanı hakkında bir öykü anlatmama izin verin,karakterimizi Bahçıvan olarak çağıralım.
Bahçıvan, eli makas tuttuğu günden beri, sihirli bahçenin yani Salveti’nin sahipleri için çalışmakta ve sebebini kısa zaman içinde öğreneceksiniz önce birazcık Salveti’den bahsedelim. Salveti’nin sihirli olmasının nedeni, Salveti’nin birden fazla çıkışı olan bir labirent olmasıdır. Bu labirentin her çıkışı farklı bir dünyaya kapı açar ve bu dünyaların hiçbiri birbirine benzemez. Bazı efsaneler eğer biri yolunu şaşırıp istemediği bir çıkışa yönelirse bir daha geri dönüşü olmayacağını söyler, efsanenin doğruluğundan emin olunmasa da bu efsaneden dolayı Salveti’nin bahçıvanları bu bahçenin yapısını, adları kadar iyi bilirler. Fakat bu yeterli mi? Bahçıvan’ın macerasını duyduğunuzda cevabın ne olduğunu kendiniz fark edeceksiniz…
Bir gün Bahçıvan, bahçedeki günlük işlerini yaparken ondan özel bir iş yapılması istenir. Ondan, labirentin içine özel tür çiçekler dikmesi istenir. Zor kısmı ise; Bahçıvan, çiçekleri labirentin merkezine dikmek zorundadır fakat Bahçıvan işin zorluğunu pek umursamaz, ne de olsa işi buydu. Basit görevlerini tamamladıktan sonra denildiği gibi yanında birkaç çiçek ile labirentin merkezine girer ve getirdiği çiçekleri diker. İşini tamamlaması uzun sürer ve havanın karardığını görüp geri dönmeye karar verir fakat bir sorun vardır, işine o kadar dalmıştır ki geldiği yönü unutmuştur. Bahçıvan önce sakin kalmaya çalışır ne de olsa labirentin yapısı ezberindeydi fakat birden paniklemeye başlamasıyla yolunu iyice şaşırır ve bağırarak yardım çağırmayı dener. Dakikalarca yardım çağırır fakat kimsecikler gelmez. Pes edecek aşamaya gelmiştir fakat tam o sırada bahçeden gelen gürültüyle yerinden sıçrar. Bir tavşan, şırıltılı çalıların arasından çıkmıştı. Bunu gören Bahçıvan, sanki tavşan onu çağırıyor hissine kapıldı ve onu takip etmeye başladı. Tanıdık dönüşlerden geçen tavşan, Bahçıvanı bir çıkışa getirdi fakat üzücü haber ki çıkışın nereye çıktığı belli olmuyordu. Labirentin de en kötü yanı buydu, labirentin içine 1 kere girdin mi, doğru olan beyaz ışık yollu çıkışı bulması… Bahçıvan’ın pek seçeneği kalmamıştı ya başka bir bahçıvanın gelmesini bekleyecekti-ki labirent içindeki görevler haftada 1 kere veriliyordu ve o zamana kadar çoktan ölmüş olurdu- ya da çıkışlardan birini deneyecekti ve doğru çıkış olmasını dua edecekti. Bahçıvan 2.seçeneği seçti. Burada ölümüne beklemektense başka bir dünyada maceraya atılmayı tercih ederdi. Tavşanın rehberliğine güvenip çıkışa yöneldi ve bir süreliğine her şey karanlıklaştı.
Bahçıvan kendini bir caddenin çıkmaz sokağında bulur. Hemen etrafına bakınır ve yanlış kapıdan girdiğini anında fark eder fakat artık ilerleme dışında başka bir seçeneği yoktur. İçinde bulunduğu dünyanın iyi bir yer olması umuduyla kendini bilinmedik caddeye atar. Cadde pek kalabalık değildir fakat gene de Bahçıvan gardını dik tutar. Aç olduğunu hisseder ve kulağa saçma gelse de gördüğü ilk kafeye girip bir şeyler almaya karar verir. Yanında parası yoktur ama zaten kendi dünyasında olmadığı için burada yaşadığı hiçbir olayın önemi yoktu. İsterse bu dünyada bir kanun kaçağı olsun, kendi dünyasına yansıyan bir şey olmadığı için yaptığında özgürdü fakat yakında böyle düşündüğü için kendini pişman hissedecekti.
Gardını yüksek tuta tuta giderken bir kafe görür ve hemen içeri dalar. Vicdanı el vermeyip, garsona gerçeği açıklar ve yanında hiç parası olmadığını söyler. Şaşırtıcı şekilde garson, bir sorun olmadığını ve hemen yiyecek bir şeyler getireceğini söyler. Bahçıvan buna şaşırır ve “Aha şimdi piyangoyu tutturdum.” diye düşünür fakat sonrasında suskun suskun masaya gözlerini diker. Bir süre sonra kafeye 4 kişilik bir arkadaş grubu girer, bu grup Bahçıvanın dikkatini çeker ve o grup ile konuşmaya karar verir. Sandalyesini kapar ve hemen grubun yanına yönelir. Onların konuşmasına katılıp katılamayacağını sorar ve gene şaşırtıcı şekilde, en arkadaş canlısı karşılamayı aldı. Bahçıvan kendini bir seyahatçi olarak tanıtır ve geldiği yerin nasıl olduğunu sorar. Arkadaş grubu hemen buradaki herkesin nasıl iyi kalpli ve cana yakın olduğundan bahseder fakat bunların hiçbirini kendilerini övmek için söylemez çünkü bunlar gerçektir. Bahçıvan yavaş yavaş nasıl bir dünyaya geldiğini kavramaya başlar. Garsonun cana yakınlığı, arkadaş grubunun arkadaşçıl selamlaması, arkadaş grubunun oldukları yeri güzelce tanımlaması… Bahçıvan, acaba herkesin iyi olduğu bir dünyaya mı gelmişti? Öyle umdu ve grubu dinlemeye devam etti. Konuşmaları o kadar uzun sürdü ki yemeklerin ne zaman gelip ne zaman gittiğini kimse fark etmedi. Bahçıvan, bu grubun nasıl daha hiç tanımadıkları birini bu kadar sıcak kanlı karşıladığına anlam veremedi. Olduğu dünyanın farklı olduğunun farkındaydı ama ona hala garip geliyordu. Grubun da onlara katılmayı teklif etmesiyle Salveti’ye geri dönebilmek için aramaya koyulur. Arama sırasında Bahçıvan, grup ile konuşurken nereden geldiğinden bahseder fakat sahte seyahatçi kimliğini hemen bir köşeye savurmaz. Grup, söylenenlere pek inanmamış olsa da yardım etmeyi kabul eder. Bahçıvan, ilk geldiği çıkmaz sokağı incelemeye karar verir ve grup da çıkmaz sokağın yakınlarındaki yeri aramaya karar verir, ne yaptıklarını bilmiyorlardı fakat yardım etmek istiyorlardı. Saatlerce süren aramadan sonra şey bulamadılar. Bahçıvan, umutsuz şekilde bir köşeye geçip oturdu fakat grup, Bahçıvan’ı sevmişti. Ona geceyi geçirecek bir yer teklif ettiler. Bahçıvan, çok kolay bir şekilde bu tekliflerle manipüle olduğunu fark eder fakat reddedemez de. Geceyi o grubun üyelerinin evinde geçirdikten sonra sabah erkenden aramasına devam eder. Grubun birkaç üyesi de günün ilerleyen saatlerinde Bahçıvan’a katılır çünkü yapacak pek bir işleri yoktur. Günler hep bir çıkış aramasıyla geçer fakat Bahçıvan ne yaparsa yapsın Salveti’ye olan dönüş yolunu bulamaz fakat artık bu, Bahçıvan için bir sorun değildi. Günlerini geçirdiği bu dünyada arkadaşlar edinip bu dünyayı daha yakından tanıma fırsatı bulmuştu. Salveti’ye dönememesi onu derinden üzse de burada, önceki hayatı gibi bir Bahçıvan işinde çalışıp bu dünyada hayat kurabilirdi.
Dediğini de yaptı. Salveti’den de herhangi bir yardımın gelmemesiyle burada yaşamaya karar verdi. Bahçıvan, o günkü tavşanı takip etmekten hiç pişmanlık duymadı çünkü artık harika bir dünyada hayat kurma olanağı vardı ve bu olanağını da yıllarını çalışarak geçirdiği bir bahçeyi arayarak geçirmeyecekti. Artık daha iyi bir hayata sahip olmanın mutluluğuyla şunu fark etti,belki de Salveti’nin labirentinde kaybolan herkes böyle bir dünyaya geliyordu ve belki de bu yüzden labirentte kaybolan hiç kimse geri dönmüyordu…