“Hayır, o kitabı geri ver bana!”
“Vermeyeceğim, izin ver de bir bakayım!”
Küçükken kardeşimle yaptığımız tatlı tartışmalar gözümün önünden geçince gülümsedim. Eren çocukluğundan beri sihir ile ilgili şeylere daima ilgi duymuştu. “Sihir Numaraları” isimli kitabımı her zaman bana sormadan ödünç alır, kitapta anlatılan bir sürü etkileyici numarayı öğrenip günün birinde kendi şovlarını düzenleyeceğini söylerdi. Onun bu ilgisini her zaman gereksiz ve anlamsız bulur, hiçbir zaman kitabımı onunla paylaşmak istemezdim. Tabii eski zamanlarda internete erişim de bu kadar kolay olmadığından kitaptan başka kaynağı yoktu çocukcağızın. Israrla o kitabı odamdan kaçırıp her akşam yemeğinden sonra öğrendiği numaraları bize sergilerdi.
Günlerden bir gün kardeşim okuldan eve çok mutlu gelmişti. Onu ilk kez eve geldiği için bu kadar heyecanlı ve hevesli görüyordum. “Anne, anne!” diye bağırarak evin kapısından içeri fırlayınca annem gülümseyerek yanımıza yaklaşmıştı “Ne oldu yavrum? Nedir bu heyecanın?” Ben de merakla kardeşimin konuşmasını bekliyordum. “Okulda bir dönem sonu gösterisi düzenlenecekmiş. Öğretmenim o gösteride sihirbaz olarak görev alabileceğimi söyledi!” Kardeşim sihir numaralarını sadece evde değil okulda da yapıyor olacakmış ki öğretmeni bile içindeki cevheri görmüştü. Ben ise kardeşimin bu tutkusunu hala ciddiye almıyor, yalnızca gülüp geçiyordum. “Abla, kitabını acilen ödünç almam lazım.” Diyen Eren’e daha fazla karşı gelemedim ve annemin de yoğun istekleri üzerine kitabımı ona bir süreliğine ödünç verdim. Gösteri gününe kadar durmadan çalışıyor, her gün bir başka numarayla karşımıza çıkıyordu. Bu işi yaparken çok eğlendiği belliydi.
Sonunda dönem sonu gösterisinin vakti gelip çatmıştı ve kardeşim siyah bir takım elbise üzerine uzun, siyah bir şapka takmıştı. Gösteride onun sırası geldiğinde kardeşim şapkadan tavşan çıkarma ve basit kart numaraları gibi klasik şovlarla izleyiciyi bir hayli eğlendirmişti. Eren’in sahnedeki takım elbiseli halini görünce gülümsemeden edemedim!
Şimdi, bu olayların üstünden tam on iki yıl geçtikten sonra, Eren kendine kurduğu inanılmaz bir ekip ile beraber gerçek sihirbazlık şovları düzenlemeye başlayacaktı. Evet, bunu duymak benim için bile henüz kulağa inanılmaz geliyor ancak onun gerçekten tutkulu olduğu bir şeyi bırakmayıp bu isteğinin peşinden koşması beni çok etkiliyor.
Siyah perdelerle kuşanmış geniş sahnenin karşısında ailemle birlikte yerimizi aldığımızda henüz sahne boştu. Spot ışıkları açılıp sahnenin ortasına yansıtıldığında herkes Eren’in sahneye çıkması için tezahürat yapmaya başlamıştı. Kalbim güm güm attığı sırada gözlerimi sıkıca yumdum ve bu anın bir hayal değil de gerçekten gerçek olmasını diledim. Gözlerimi açtığımda ise gördüklerime inanamadım! Bir zamanlar ilkokul gösterilerinde yer alan, sihirbazlık öğrenmek için benim kitabımı kaçıran küçük kardeşim Eren, şimdi büyümüş, kocaman bir adam olmuş ve kendi ekibini kurup kendi şovlarını düzenliyordu.
Büyük bir alkış tufanının ardından gerekli malzemeler sahneye getirildi ve kardeşim yaklaşık bir saat boyunca gerçekten inanılmaz numaralar sergiledi. Herkes ona şaşkınlık ve hayranlıkla bakarken ben ise hayallerinin peşinden koşmanın önemini bir kez daha hatırlıyordum. Belki de insan gönlünün sesini dinleyerek yol almalı hayatta bazen, aklının değil.