Bir zamanlar Yusuf adında bir çocuk varmış. Yusuf’un hayal gücü çok güçlüymüş ve her uyumaya gittiğinde hayaller kuruyormuş. Bir gün bir hayalinde bir sihir şehri düşünmüş.
Bu şehirde çok fazla dükkanlar ve bir dükkanın içinde sihir efsanelerinin anıları varmış. Orada sihirle ne yaparlarsa gerçek oluyormuş. Mesela bir akan çikolata şelalesi istiyorsun dağdan aşağı çikolatalar akmaya başlıyormuş. Bu şehirde ağaçlar şekerdenmiş. Evlerde dünyadakinden farklı olarak yamuk yumuk duruyorlarmış. Ama evlerinin içine girdiğinde ev çok güzelmiş ve hiç yamuk duruyor hissettirmiyormuş.
Bu şehirde insanlar kendi güçlerini seçiyorlarmış. Mesela kimi görünmezlik gücüne, kimi şekil değiştirme gücüne, kimi uçma gücüne sahipmiş.
Şehrin en yüksek tepe noktasında dünyanın en güçlü asasını saklayan bir görünmezlik duvarı varmış. Kimse onu göremediği için onun bir efsane olduğunu düşünüyorlarmış.
Şehrin en zenginleri o asaya yakın tepelerde camdan evlerde otururlarmış. Bu camlar içeriyi göstermez ama dışarıyı gösteren camlarmış.
Bu şehrin etrafını içinde altın balıklar yüzen gökkuşağı renklerinde bir nehir çevreliyormuş. Bu nehirden geçebilmek için balıklara mavi elma parçaları atmak gerekiyormuş.
İşte böyle Yusuf’un çok renkli hayal şehri de bitmiş ve Yusuf uykuya dalmış.
Son