Sicim Teorisi, bugünlerde bilim insanlarının arayışı içinde oldukları “Her Şeyin Teorisi”ne şu anda bilimin açıklayabildiği teoriler arasında en iyi çözüm getirebilenidir. Sicim Teorisinin bu şerefe nail olmasının sebebinin kendisinin kanıtlanamaz yönlerinin doğru sayılmasından mıdır, yoksa gerçekten iyi bir çözüm önermesinden midir henüz yanıtı aranan bir soru. Fakat önerdiğim ilk maddeye ithafen Michio Kaku, bunu Demokritos’un atom teorisine benzetiyor; yaklaşık iki bin yıl sonra ispatlanır hale gelmesini öne sürmekten geri kalmıyor.
Sicim Teorisi, evreni meydana getiren atomların titreşen sicimlerden, bir çeşit iplikçiklerden, meydana geldiğini savunur. Sicim Teorisine göre bu sicimler farklı frekanslarda titreşerek maddeler arasındaki farklılığı oluşturur. Sicimler daha küçük parçacıklara bölünemezler ve maddeyi oluşturan en küçük parçacıklardır, yine bu teoriye göre. Bir sicim yaklaşık 10-38 metreye tekabül ediyor. Bu ölçüt oldukça küçük görünse de, bana kalırsa son beş yüz yılda kabul edilen sonsuzluk ölçütüyle ters düşüyorlarmış gibi duruyor. Yine de bu, umut vadeden teorimizin sadece bir kısmı.
Sicim Teorisi, bize yepyeni bir evren modeli sunuyor. Evrenlerin, evrenler kümesinde yan yana dizilerek titreştiği iddia ediliyor. Bu evrenlerin bir çeşit zarla çevrelenmiş olduğu, bu zarların çarpışması sonucu yeni evrenlerin oluştuğu ise “Büyük Patlama Teorisi”ne yepyeni bir bakış açısı sunuyor. Bu teori (M-Teori), şu haliyle kendisini ezberlemenizi emretse de, aslında bunun kanıtlarının olmadığını söylemek, söylememekten daha büyük bir yalancı haline getirir bizleri.
Sicim Teorisi’nin Her Şeyin Teorisi’ni neden desteklediğini soracak olursanız, Klasik Fizik ile Modern Fiziği birleştirmesi ve Hatta Görelilikler ile Kuantum Dünyasını birleştirmesinden kaynaklandığı söylenebilir. Evrenimizi oluşturan ve bizim evrenimizdeki fizik yasalarının sınırlarını belirleyen 4 temel kuvvet (Elektromanyetik Kuvvet, Kütleçekim Kuvveti, Güçlü ve Zayıf Nükleer Kuvve) ve 12 temel parçacık (6 kuark: tılsım, acayip, yukarı, aşağı, alt, üst ve 6 lepton: elektron, elektron nötrino, tau, tau nötrino, müon, müon nötrino) bu teoride bir araya gelmektedir.
Sicim Teorisi dört bilinen boyuta altı alternatif boyut daha öneriyor. Bunlar:
Sıfırıncı boyut: Büyüklüğü olmayan nokta.
Birinci boyut: İki büyüklüğü olmayan noktanın birleştirilmesi sonucu elde edilen çizgi.
İkinci boyut: İki veya daha fazla çizginin birleştirilmesi, bükülmesinden oluşan düzlem.
Üçüncü boyut: Bizi ve Dünyamızı var eden; en, boy ve yüksekliğe sahip boyut.
Dördüncü boyut: Geçmiş ve geleceği bağlayan çizgisel uzay-zaman boyutu.
Beşinci boyut: Dördüncü boyutun kendi üzerine katlanması sonucu elde edilen, sarmal biçimindeki uzay-zaman boyutu. Beşinci boyut aynı zamanda çoklu evrenleri de beraberinde getirir.
Altıncı boyut: Bilinen evrende olmuş ve olabilecek tüm ihtimalleri barındıran, sonsuz ihtimallerin her birini barındıran boyut modelidir. Burada bizim başımıza gelmesi olası her olay için bir evren olduğu varsayılır.
Yedinci boyut: Altıncı boyuttaki sonsuz ihtimallerin büyüklüğü olmayan bir nokta olarak kabul edilmesi ve başka bir sonsuz ihtimallere sahip 6. boyut noktasıyla birleştirilmesidir. Bu boyutların bir sonsuzluğu içerdiğini iddia etmek, yanlış olmaz.
Sekizinci boyut: Yedinci boyutu kendi üzerine katlama sonucu oluşur. Sonsuzluğa geçiş boyutu olarak adlandırılabilir.
Dokuzuncu boyut: Burada altıncı boyut gibi düşünmemiz gerekmektedir. Olabilecek tüm evren ihtimallerini kapsar. Bu evrenlerin her birisini bir sonsuzluk olarak düşünürsek, onların da olabilecek tüm evren ihtimallerini barındırdığından onların tamamını da sonsuzluk olarak adlandırmamız gerekecektir.
Onuncu boyut: Dokuzuncu boyuttaki evrenleri, tek ve bir büyüklüğü olmayan nokta olarak kabul etmemiz gerekecektir purchase cialis online.
Bu boyuttan sonra on birinci boyutun olmamasının sebebi, hayal gücümüzün bu noktayı birleştirecek ikinci bir noktayı bulamamasıdır. Sicimler de sadece ilk on boyutta titreşebilir. Bu sınırı koymamızın en temel sebebi de aslında hayal gücümüzün sınırlarının olmasıdır.
Buraya kadar anlattıklarıma ithafen Arthur Clarke’ın üç yasasından üçüncüsünü söylemek istiyorum: Yeterince gelişmiş hiçbir teknolojiyi sihirden ayırt etmek mümkün değildir. Elbette bu sözü durumumuza uyarlayacaksak birkaç değişiklik yapmamız gerekecektir. “Yeterince derin, mantıkla harmanlanmış bilimsel hipotezlerimizi, bilim-kurgu romanları konularından ayırt etmek mümkün değildir.” daha doğru olacaktır.
Sicim Teorisi, başta da söylediğim gibi, evrenimizdeki kuvvetleri tek bir çatı altında toplayan, “Her Şeyin Teorisi” olabilen en mantıklı teori olsa bile, son yıllarda bu alanda pek ilerleme kaydedilememiştir. Bazı bilim insanları bu alanda ilerlemeye çalışmanın faydasız olduğunu iddia etse de, bazıları ise hala çalışmak gerektiğini öne sürmektedir. Belki de Michio Kaku’nun dediği gibi yüzyıllar geçmesi gerekecek ya da önümüzdeki birkaç on yıl içinde Sicim Teorisi’nin arayışı içinde olduğumuz “Her Şeyin Teorisi”ne yanıt veremediği kesinleşecektir. Yine de yanlış dahi olsa Sicim Teorisi, Her Şeyin Teorisi’ni bulma yolunda bize bir basamak olacak, bu özelliğiyle anılacaktır.