Bir yanda Sezen Aksu… Minik serçe, şarkılarıyla devleşmiş yerini kimsenin alamayacağı bir sanatçı ve söz yazarı. Diğer yanda sesi Sezen Aksu tarafından keşfedilmiş arabesk müziğin önemli isimlerinden biri. Hüzünlü bir sonla biten bir aşk hikayesinin iki ana baş kahramanı olan usta isimler.
Hikayenin başlangıcı 1991 yılında Sezen Aksu’nun gittiği bir eğlence mekanına dayanmaktadır. Sezen Aksu gittiği eğlence mekanında sahne alan bir kadın görür. Kadının ismi Yıldız Tilbe’dir. Kadının sesinde Aksu’nun kanına işleyen bir tını, bir güç vardır. Aksu bu genç kadını kendi evine, İstanbul’a götürür ve ona sanat yolunda ilerleyebilmesi, sesini duyurabilmesi için bir basamak olur. Hayatta insanların şansı her zaman yaver gitmez. Şansınızın yaver gittiği zamanlar ise hayatınızdaki dönüm noktaları olur. Sezen Aksu Yıldız Tilbe’nin sanat konusundaki yeteneğini keşfetmiş ve onu vokalisti yapmıştır. Bu hadiseden sonra Yıldız Tilbe’nin şöhreti,ünü artmış ismi duyulmaya başlamıştır. Bunların yanı sıra Sezen Aksu’nun özel hayatında işler yolunda her şey rayında gitmektedir. Hayatının aşkı olan Uzay Heparı ile dillere destan bir aşk yaşamaktadır. Her şey çok iyi gitmektedir. Tilbe’nin şanı git gide artmakta, sanat dünyasındaki yeri yavaş yavaş hazırlanmaktadır. Hikayenin en üzücü en şok edici kısımlarına gelmiş bulunmaktayız. Aradan sadece bir yıl geçmiştir. Sene 1992. Sezen Aksu’nun o mükemmel rüyadan uyanmasını sağlayan gerçek ama gerçek olduğu kadar can yakan, ihanet duygusunu damarlarındaki kan gibi hissetmesini sağlayan olay yaşanır. Sezen Aksu vokalistini ve sevgilisini, kendi evinde beraber olurlarken görür. Canım dediği adam canını almıştır Aksu’nun. Yaşananlardan sonra Sezen Aksu Yıldız Tilbe’yi vokalistliğinden çıkarmış, evinden ve hayatından kovmuştur. Sezen Aksu kalbinin tahtına oturttuğu adamın ihanetinden sonra terk eder. Uzay Heparı bir yıl sonra moda ile ilgilenen Zeynep Tunuslu ile evlilik yapar. Sezen Aksu Heparı’yı affetmemiş, aşkını şarkılarıyla ifade etmiştir. 20 Mayıs 1994 günü o korkunç kaza gerçekleşir. İki kadının şarkılarına, şiirlerine, kavgalarına, hüzünlerine ve mutluluklarına kaynak olan adam bir trafik kazasında ebediyen dünyaya gözlerini yumar. Ihanetin ardında bıraktığı kıskançlık, öfke, kin, nefret duyguları iki kadının da gözlerinden okunmaktadır. Bu tatsız olayların yanı sıra Heparı’nın öldüğü yıl çıkardığı “Delikanlım” albümü ile Yıldız Tilbe’nin ünü ülke çapına yayılmış söylediği şarkılar dillere pelesenk olmuştur. Bu duygusal savaş kelimelerden,cümlelerden notalara şarkılara dönüşmüştür. Iki usta sanatçı da bütün duygularını şarkılarla ifade etmiş, yollarını kesiştiren sanatla yollarını ayırmışlardır.
Aksu’nun şarkılarında, şiirlerinde, sözlerinde ve gözlerinde saklıdır acı ve özlem. Bu yüzdendir ki insanlar canı yandığı zaman dinler Sezen Aksu şarkılarını.Kalbindekileri şarklara döker çünkü onun şarkıları.
İnsan acıya da alışır elbet. Yaşamayı öğrenir. İnsanı yaşadığı acılar da büyütür mesela. Aşkın en acı halidir ihanet.Unutmayınız ki gülüşü güzel kadınların acıları büyük olur.
“Gün gelir serseri ruhum elbet
Acının lezzetine de alışır mı alışır”.
VAZGEÇTİM
Vazgeçtim gözlerinden
Vazgeçtim sözlerinden
Bir ah de yeter
Sessizce, kimsesizce gönderdim dudaklarımı
Öpme, al yeterHiç tanımaz tenim ellerini
Bilmez yüreğim, bilmez yüreğiniAh bu koku, bu ten, bu dokunuş
Ah bu delilik sarsar bedenimi
Yok olmak anıdır şimdi