Sadece sevgi dolu bir bakış, bir insanın hayatını değiştirebilir.
OSHO
Mis gibi taze meyve kokan yaz sabahlarına gözlerimi açtığımda,o kocaman sıra dağların arasından göz kırparcasına çıkmaya başlayan Güneş’in bedenimde serin bir iz bırakan rüzgarda sebep olduğu kavurucu sıcağı değil de o azametli Güneş’in insanda yarattığı kıpır kıpır hareketlenme duygusu ve verdiği enerji ile gününe başlayıp etrafında neşeyle uçuşan kelebekleri görmek isteyenlerdenim.
Gecenin karanlıklarında kaybolup Ay’ın denizde yarattığı inikas ile ruhunu daraltıp kendi kendini üzenlerden ya da problemlerini o soğuk gecelerde tek kalmış bir kurt gibi yapayalnız çözmeye çalışanlardan değil de Ay’ın tek başına bütün zorlukların üstesinden gelip, gecenin o sonsuz siyahiliğinde parlayan bir lider gibi, zorlukların üstesinden gelirken de o yalnız kurdu tek yaprağı kalmış, yaşamak için can atan bir adet papatya olarak görenlerdenim.
Siyahın içinde siyah aramak ya da beyazın içinde beyaz aramak değil de siyahın içinde beyaz, beyazın içinde siyahı aramaktır maksadım.
Ben böyle düşünürken insanların istediği o “ben” merkezli düşünce sisteminin benim duygularıma, benim düşüncelerime ters olduğunu anladım. Çünkü bana göre önemli saydığım empati duygusu yüzünden o “ben” merkezli insanlar tarafından içe dönük, savunmasız, dalga geçme mahiyetindeki “saf” yerine koyuldum ya da en azından koymaya çalıştılar. Ben sustukça üstüme gelen insanlar gün geçtikçe güçten düşürmeye çalıştılar. Ben tepki vermedikçe korkak gibi görüldüm. Oysaki onlar benim için böyle düşünürken bense nasıl cevap versem de onları kırmasam diye düşünüyordum.
Yoruldum… İnsanları anlamaktan, acaba ne yapacaklar düşüncesinden. Ben onları kırıp kırmadığımı düşünürken yüzüme karşı gülüp geçen insanların arkamdan konuşması kırıyor gerçekten. Çok yanlış tanımışlar beni. Belki onlar değil de ben kendimi yanlış tanıtmışımdır. Belki de o kendi içime kapanıp ağladığım gecelerde kendi kendime kızmak yerine aynı şekilde onlara karşılık verseydim durumlar böyle olmazdı. Ama yapamadım. Onlar gibi birbirlerini yermek için her fırsatı kollayan bir grup insan gibi olamadım. Çünkü ben buyum.
Sevgimi yarına bıraktım. Çünkü sevgi dediğin her yerde her zaman olmalı. O bir ayrıcalık değil de her yerde bulunan bir demet gül gibi gelir bana. Sıradan, yapmacık… Sevgi deyince aşk demiyorum. Sevgi derken bir annenin çocuğuna verdiği küçücük bir öpücük, soğuktan tir tir titreyen bir köpeğin yanına gidip üstündeki atkıyı ona sarınca içinde olan o rahatlama ve mutluluk duygusundan bahsediyorum. “Sevgimi yarına bıraktım.” dedim. Evet, yarına bıraktım. Çünkü böylece her yeni güne, yeni ve saf, temiz ve daha güçlü bir sevgi ile uyanıyorum.
Yeni sevgiler ile güne başlayan ben, onca işin arasından bir bakışı bile her şeyi anlatmaya yeter diye düşünürken, insanların bu karamsar bakışlarını anlamaya çalışırken buluyorum kendimi. Halbuki sizden bir adet zümrüt asma ol diyen yok ki bir demet gül bile olmak yeter. Durumlar böyle olunca insanların kalbindeki körelen sevgi de yerini yavaş yavaş bir kar küresine çevirmeye başladı. Bir başkası kalbini yoklamadıkça kalp hareket etmez oldu. O bir demet kırmızı gül bile sevginin yokluğunda aranmaya başlandı.
Kalbimi, kalbimizi donduran kararsızlık, umutsuzluk da içimizdeki yeşerip, filizlenmeyi bekleyen sevginin taa kalbimizin derinliklerine sürüklenmesine yol açtı.
Fakat kalbimizi donduran olumsuz duyguların küçücük bir kıvılcımla yanıp tutuşup, birkaç yama iziyle birlikte eskiyi aratmayacağını da unutmayalım.
Sevgi ektiğimiz yerde, sevinç büyür.
SHAKESPEARE
SEVGİLERİ YARINLARA BIRAKTINIZ
Sevgileri yarınlara bıraktınız
Çekingen, tutuk, saygılı.
Bütün yakınlarınız
Sizi yanlış tanıdı.
Bitmeyen işler yüzünden
(Siz böyle olsun istemediniz.)
Bir bakış bile yeterken anlatmaya her şeyi
Kalbinizi dolduran duygular
Kalbinizde kaldı.
Behçet NECATİGİL
as