Benim hatırlayabildiğim en eski zamanlara kadar yan komşularımın hayatlarını yaşamak istemişimdir. Onların iyiliğini istesem de, içimdeki susturamadığım uzaktan yankılanan sesler hala onlara biraz da olsa duyduğum nefreti hatırlatıyordu. Bütün mahalle onların misafirleriyle gülüştüklerinden haberdar oluncaya kadar, gecenin bir saatine kadar bahçelerinden gülme seslerini duyardım.
Bir gün, kedim Kuki, normalden farklı davranmaya başladı. Evin içinde bir o yana, bir bu yana koşuşturuyor, telaşla bir şey arıyordu. Nasıl oldu bilmiyorum ama evin dışarısına çıkmanın bir yolunu buldu ve çıktığı anda, komşumun bahçesine koştu. Onu aradım, ama bulamadım. En sonunda komşumun kapısını tıklatmak zorunda kaldım. Cevap yoktu. Yine denedim. Duyabildiğim tek şey, ağustos böceklerinin o yüksek sesleriydi. Dış kapının aralık olduğunu fark ettim. İç çekerek kapıya doğru yaklaştım. Tuhaf bir an yaşamak zorunda olsaydım bile. İçeride kimse yoktu. Boş bir oda.
İzinsiz girmenin saygısızca olacağını biliyordum ama sanki bir enerji beni içeri çekiyordu. Kendimi durdurmaya çalıştım. Başarılı olmadı. En sonunda kapıdan içeriye adım attım. Ve içeri girdiğim anda, desenli mermer zeminin üstündeki yıldız desenleri hareket etmeye başladı. Karşımdaki kapı, bir anda açıldı. Oda sanki bir lastikmiş gibi uzamaya başladı. Karşımdaki kapı da benden uzaklaşıyordu. Ne yapacağımı bilmiyordum. Arkamı döndüm. Dış kapı yok olmuştu. Tek iki seçeneğim vardı. Olduğum yerde durmak veya hareket etmek. Oturup birinin beni kurtarmasını beklemek pek mantıklı değildi. O yüzden yürümeyi seçtim. Derin bir nefesle yürümeye başladım ve karşımdaki kapıdan içeri girdim.
Bir oturma odası ile karşılaştım. Aynı özellik burada da vardı. Eşyalar hareket ediyor, dönüyor, çoğalıyor ve şekil değiştiriyordu. Etrafımda en az 10 kapı vardı. Hepsini teker teker gezmek çok uzun sürerdi. Bu yüzden sadece kedimi bulup buradan bir çıkış yolu bulmaya karar verdim. “Pisi pisi pisi…” Diye mırıldandım. Genelde kediler böyle çağırılırdı sonuçta. Kedimin tasmasındaki zil sesini duydum. Ve karşımda kedim Kuki beliriverdi. Onu bir hamlede kucaklayıp etrafımdaki kapılara baktım. İzlediğim o süper kahraman filmlerinin bir yardımı olduysa o da bunun garip bir paralel evren, ya da belki dördüncü boyut gibi bir şey olmasını fark edebilmemdi.
Kapılardan birisinde bir bahçe kapısı gördüm. Kaçmak için yeterince iyiydi. İçeri koştum ve kapıyı açtım. Dışarı çıktığım anda, ev normale döndü. O neydi bilmiyordum. Neden hiç korkmadığımı da. Ama ben de, Kuki de titriyorduk. Onu kucaklayıp evime geri götürdüm. Ve umutla bunun sadece bir kabus olduğuna inandım.