Herkesin her konuyla her insanla ilgili bambaşka görüşleri varken kendin olabilmek ne kadar zor olabilir ki?Okuyoruz, konuşuyoruz, faydalı ya da faydasız hep bir kargaşanın, kimi zaman bir gelişimin içinde buluyoruz kendimizi.Fikirlerimizi paylaşıp, fikirler dinleyip, ders çıkarıp nasihat alıyoruz.Neyin doğru,neyin yanlış,neyin güzel ve neyin çirkin olduğu hakkında istesekte,istemesekte duymak zorunda bırakılıyoruz.Bu fikirler bizim mi bilmiyoruz.Başkalarının doğrularını kendi doğruların sanabilirsin.Başkalarının senin için biçtiği,tasarlayıp önüne sunduğu hayat şeklini,planını kendi hayallerin sanabilirsin.Hatta kendini bu sana ait olmayan fikirlere inanırken bile bulabilirsin. Peki, sen kimsin? Sen gerçekten kimsin?Kendini tamamıyla hiç bilmediğin toplum yargılarına bırakmış olabilirsin ama bundan kurtulabilirsin.İmkansız mı? Bir daha düşün.
Kibar olmak çoğumuzun yapılmasını gerektiğini düşündüğümüz fakat çoğu zaman kendi üzerimizde uygulamadığımız bir eylemdir.Ya gerçekten kendi varlığımızın, değerimizin farkında değiliz ya da kendimize bile kibar olamayacak kadar saygısızız.Kendi iç sesimiz ya bizim en yakın dostumuz olabilir ya da en yakın düşmanımız.Bir ihtimal daha var : Kendi sesinizi duymayıp başkalarının söylemlerinin sizi kontrol etmesiyle hayatınızı yaşamak.Tabii başkasının sesi sizi nereye, nasıl birine götürür onu bilemem.Arkadaşın sınavdan düşük not alınca ona bir daha ki sınavda düzeltebileceğini söylüyorken neden kendine aynı kibarlıkta yaklaşmayı denemiyorsun? Sen kendine en yakın olan kişiyken neden bu kadar uzaklaşmak, kendini dinlememek için çaba sarf ediyorsun? Başkalarını motive edebiliyorken neden kendini aşağı çeken kişi sen oluyorsun ki? Biz insanların hepimizin olmasa da çoğumuzun en acımasız sesi iç sesidir.Kendine karşı gerçekten anlayışlı ve kibar olmak zor.Özellikle kendini tanımaya çalışırken çok daha zor.İmkansız mı? Bir daha düşün.
Peki sen her şeyden memnun olduğun için mi susuyorsun? Yoksa sana söylenenleri kabullendiğin için mi? Sokratesin de dediği gibi “Sorgulanmamış bir hayat, yaşanmaya değer değildir.”
Soru sormak, merak etmek en kıymetli ve en yapılması gereken şeylerdir bence. Sorgulamadığımızda kabul etmeye başlarız. Kabul etmek kötü bir şey değil, körükörüne inanılmadığı sürece.Aynı anlamlar farklı kelimelerle ifade edilebilir. Mesela toplumun uyumsuzluk olarak gördüğü şeyi benim ve daha birçok arkadaşımın yaratıcılık olarak görmesi gibi. İfade özgürlüğünün saygısızlık olarak nitelendirildiği bir toplumda kendi korkularınız,tutkularınız,inançlarınız, inanmadıklarınızla var olabilmek kimi zaman çok keyifli kimi zaman ise acı dolu bir serüvendir. Peki, acıda var olurken insanlığını koruyabilecek kadar güçlü müdür insan? Kendi benliğini koruyabilmek, hayallerine, inançlarına, tutkularına sahip çıkıp onlara sımsıkı sarılabilmek başarıların en büyüğüdür bence.Sen olabilmek zor değil ama sen olarak kalabilmek zor.Sen olmak, kimliğini koruyabilmek neden mi bu kadar önemli?Çünkü hayata bir kere geliyoruz ve onda da sen olarak yaşa, hayallerini yaşat ve en önemlisi kendinin farkına var. Aksi takdirde gerçek sandığın şeylerin bir illüzyondan ibaret olduğunu fark ettiğinde çok geç olabilir.Sen olarak kalmak çok zor.İmkansız mı? Bir daha düşün.