İnsanın gerçekte olmadığı bir kişi haline gelmesi… Gerçekte olmadıkları bir sahte kişilik, sahte ilgi alanları, sahte hobiler… Olmadıkları bir kişi olmaya çalışmak, insanın kendi gerçekliğini de kaybetmesine sebep olabilir ve bu; kişide strese ve kimlik krizine yol açabilir. İnsan, kendine olan saygısını yitirebilir ve sahte öz güvenlerinin arkasında öz güvensiz hale gelebilir. Kendinden nefret edebilir, kendini değersiz hissedebilir.Öyleyse insan neden olmadığı bir şey olma ihtiyacı duyar?
Yalnızlık, dışlanma korkusu, mükemmelliği idealize etme, toplum baskısı sebeplerden birkaçıdır. Sırasıyla bahsettiğim sebepleri detaylı şekilde açıklamak isterim.
Yalnızlık, insan kendini diğerlerinden uyumsuz hissedebilir. Kendilerinde bir şey eksik sanabilir veya kendilerinde bir yanlışlık var gibi hissedebilir. Tabii ki, bu eksiği giderebilmek için kişi kendini değiştirmeye çalışabilir, sorunun kendilerinde olduğunu düşündükleri için çevresindeki insanları mimik edip onlara dönüşmeye çalışabilir. Bu da kendini nefret etmesine, kendini sorgulamasına ve ağır bir kişilik krizine sebebiyet verebilir.
Dışlanma korkusu, yalnızlık ile alakalı olup, eskiden yaşanmış bir yalnızlık sebebiyle doğmuş bir korku olabilir. Sonunda aradığı çevreyi bulan ve zamanla bu çevreden istemsizce kopmaya başlayan kişiler, bu bağlantıları kopmaya başlamadan önceki hallerine getirme çabasıyla kendi isteklerini bir kenara itip sadece çevresindekilerin isteklerine, ilgilerine ve seçimlerine adayan biri haline dönüşebilir. Bu kopmaya başlamış olan bağları düzeltebilir belki fakat bu durumda, kendini kendinden çok başkalarına adamış birisi yavaşça bu durumdan mutsuz hale gelebilir ve yanında sürekli olan bir kaybetme korkusuyla bağlantılarını korumaya çalıştığı kişilerle arkadaşlığını sürdürebilir.
Mükemmelliği idealize etme, mükemmellik, elde edilmesi imkansıza yakın ve obsesif bir istek haline gelirse kişinin sadece kendine olan baskısı ile kişiye zarar verebilecek bir şeydir. Kişi standarlarını mükemmel olmaya adarsa, kendini; mükemmel olduklarını düşündükleri bir kişi haline getirmeye zorlayabilir ve o kişinin bir kopyası olmaya çalışabilir. Bunu istedikleri gibi beceremediklerinde, kendini kolaylıkla yerden yere vurabilir ve kendini yetersiz görme düşüncesiyle boğabilir. Sonunda kendilerini bu idealize ettikleri şey haline getiremediklerinde ise içlerini sadece pişmanlıkla doldurur.
Toplum baskısı, toplumda çoğunluğun oluşturduğu kalıplar vardır ve bazı kalıplar aşırı saygı görürken bazıları ise ezik görülür. Eğer bir kişi o saygı görülen çizgiden azıcık bile saparsa o kişi aşağılanır ve başkalarının da o kişiyi aşağılaması fikri desteklenir. Çoğunluk baskısı altında kalan kişi de olmaları gereken şey olmak için kendisine olan saygısını azaltacağı yollara başvurabilir. Belki de toplum tarafından aşağılanan tarafları aslında kişinin kendisinin değiştiremeyeceği bir şeydir ve sonunda sadece kontrol edemedikleri, üstüne üstlük artık kendilerinin de kusurlu olarak gördüğü şey ile yaşamanın acısını çekerler.
Buradaki genel fikir, insan tüm durumlarda kendine zarar verir. İstemli veya istemsizce fakat bu her zaman kişinin kendi seçtiği bir şey değildir ve çevrenin buna ağır derecede etkisi vardır. İnsanların başkalarından beklentileri, kendi öz güvensiz oldukları yanları başkalarına yansıtması ve gelenekler ile öğrenilen şeyler vb. Çevre etkisi olarak örnek verilebilir.
Biz gine zor olsa da kendi benliğimizden vazgeçmemeliyiz ve kendimizi olmadığımız bir kişi haline dönüştürme çabasına girmek yerine kendimizi tanımaya çalışmalıyız, kendimizin kusurlu gördüğü yanlara odaklanıp kendimizin gururlu olduğu bir kişi olmayan çalışmalıyız.