Merhaba, ben Pelin. Selin adında çok iyi bir arkadaşım var ve her şeyi birlikte yaparız. Bir gün bir ormanda yürüyüş yapmaya karar verdik. Gideceğimiz sabah güzelce hazırlandık, ormana vardık ve yürümeye başladık. Bir süre sohbet ederek ilerledik. Yaklaşık yolun yarısında biraz yorulduk ve yakındaki bir ağaç kütüğüne oturduk. Sohbet ederken biraz ileride güzel bir nehir fark ettim. Orada yüzebileceğimizi ve eğlenebileceğimizi düşünüp hemen Selin’e söyledim. Nehre doğru yola koyulduk ve bazı engellerle karşılaşsak da sonunda nehre ulaştık. Hemen nehre atladık ve bir süre yüzdükten sonra Selin’in gözü ayağına takıldı. Daha ne olduğunu soramadan endişeli ve şaşkın bir sesle “Pelin, sessizce ve yavaşça yere bakar mısın? Ben mi yanlış görüyorum yoksa ayağımın dibinde bir altın bilezik mi var?” dedi. Söylediği gibi yavaşça ayağının dibine baktım. Hayır, yanılmıyordu. Gerçekten altın bir bileziği yerde gördük!
Hemen sudan çıkıp bileziği incelemeye başladık. Biraz araştırdıktan sonra anladık ki bu bilezik sadece altın değil, içinde elmaslar ve adını bilmediğimiz birçok değerli maden bulunuyordu. Bunu kaybetmemek ve sahibine ulaştırmak için hemen gezimizi sonlandırdık ve eve döndük. Anneme bu değerli bileziği gösterdik. İlk başta şaşırdı ve garipsedi ama hikayeyi anlatınca rahatladı. Annemin önerisiyle bileziği en yakın karakola götürdük. Karakol, bileziğin sahibini birkaç gün içinde buldu. Meğerse sahibi çok zengin biriydi. Bizim nazik davranışımızdan çok etkilenmiş ve bileziği bize hediye etmeye karar vermiş.
Bu hediye karşısında çok mutlu olduk ve bundan sonra kayıp olduğunu gördüğümüz her şeyi sahibine teslim etmeyi ihmal etmedik.