Şu günlerde insanlığın sanata ve tutkuya aç olduğu bir durumun içinde bulunmaktan ne kadar haz etmesem de sanatın içinde değiştirilemez ve yok sayılamaz gerçekler olduğunun da bilincindeyim. Aslında sanat kendi içerisinde işitsel, görsel ve dramatik olarak üçe ayrılır. Peki bu üç alanın temel kavramları ve sanatın kalbi nereden geliyor?
İlk olarak işitsel (fonetik) sanat ile başlamak istiyorum. Ses ve söz biçimine yer veren sanatlar edebiyat ve müzik olarak iki kola ayrılıyor. Müzikte notaların ve vuruşların oluşmasını ve edebiyatta da hece ölçülerinin ve her bir mısra sayısının ortaya çıkmasını sağlayan tek şey matematiktir. Reel ve Karmaşık dünyadaki sayıların bir araya gelerek bir senfoni ya da bir şiir oluşturması sizce tesadüf olabilir mi? Gelin bir de diğer alanlara bakalım.
Plastik yani görsel sanatlar ise genel olarak maddeyle uğraşan bir nevi şekil verme görevinin üstlenildiği sanat dalıdır. Resim, heykel, mimari, kabartma, hat, tezhip, minyatür görsel sanatın alt dallarıdır. Tuvale attığınız her bir çizginin ya el hareketlerinizden çıkan her eylem matematikteki bir doğrudan ya da bir koordinattan gelmektedir. Peki ritmik sanatta nasıl sizce?
Diğer bir adı “ritmik” olan bu sanat çeşidi, harekete yani eylemlere biçim veren sanattır. Hareketlere biçim vermek dediğimiz şey ise müzik ya da nota eşliğinde adımlarınızın birbirini takip etmesidir. Benim de fazlasıyla içinde bulunduğum ve sevdiğim bu dramatik sanatlar; tiyatro, bale, dans, opera ve sinema olarak beşe ayrılır. Yaptığınız her bir mimiğin ya da attığınız her bir adımın, bir el kıvrımının oluşmasını sağlayan asıl neden yine matematiktir. Çünkü yere her bastığınızda bir sayıyla basarsınız. 1’den 8’e kadar olan her bir sayı da sanki piyanoda basılan herhangi bir tuş gibi birbirleriyle bağdaşırlar. Bir kilit ve anahtar nasıl birbiri için tasarlanmışsa her bir ritim de bir sayıda kendini bulur.
“Matematik olmadan sanat olmaz.” demiş Luca Pacioli. Bu anlattıklarıma ve verdiğim bilgilere göre siz söyleyebilir misiniz sanatın kalbi nedir? Aslında hepimiz bir molekülden geliyoruz hatta bir atomdan. Kocaman bir evrenin genel adı olan matematik, belki de hepimizin yaşamasındaki asıl sebep. İnsanın duygularını dışarı vurma amacıyla belli bir kalıp içine konulmamasını sanat olarak adlandırmakla beraber aslında her bir sesin dahi çıkmasında sayıların ve belki de o matematik dünyasının payı vardır.
Başka bir açısıyla bakıldığında matematiksiz sanat; duymadan dans etmek, görmeden resim yapmak ve okuyamadan yazmak gibi birçok örneklerle bağdaştırılabilir. Eğer biz insanoğlu bugün bu kadar sanatla iç içeysek sanatkarların yanında matematikçilere de borçluyuz. Thales, Pisagor, Issac Newton, Wilhelm Leibniz, Hypatia, Girolama Cardano, Carl Friedrich Gauss, Berrhard Riemann, Georg Cantor, John Conway, Andrew Wiles, Grigori Perelman ve daha niceleri… Teşekkür ederiz, bize kattığınız her şey için.