İnsanoğlu tarih boyunca çevresinde olup bitenlere karşı meraklı olmuştur. Nelerin nasıl gerçekleştiği hakkında kafa yorar, sayılarla ve ifadelerle ise bulmaya çalışırlardı. Bu sayı ve ifade kullanımlarına “matematik” adı verilmiştir. Matematik, insanların çevresini daha iyi anlayabilmeye daha fazlasını keşfedebilme çabaları sonucunda keşfedilmiştir.
Matematiğin bilinen en eski kaydı milattan 3000 yıl önce Sümer tabletlerinde bulunmuştur ve geçmişte de olduğu gibi günümüzde de çok önemli bir yere sahiptir. Ancak insanlar uzun yıllardır matematiğin bir icat mı yoksa bir keşif mi olduğunu sürekli tartışılan bir konudur. Bu sorunun cevabı aslında çok basittir. Var olan en eski insana ait kayıtlar ilk insanların tahminen günümüzden 65-55 milyon yıl önce yaşadığını gösterir. Matematik ise düşünebilen varlıkların evreni ve işleyişi gibi çevresindeki birçok şeyi anlamak için kullanılan bir araçtır. Evren, ve dolayısıyla matematik, insanlık var olmadan çok daha önce de vardı; insanlık sadece matematiği keşfedip kullanmıştır.
Frank Benford isimli bir elektrik mühendisi ve fizikçisi sayıların belirli hanelerinde her bir rakam için rakamların rastlanma olasılıklarını öngörebilen bir kanun keşfetmiştir. Benford Kanunu, evrenin matematiksel bir uyum ile var olduğunu savunur.
Bu kanunun ilk çıkışı ise matematikçi ve astronom Simon Newcomb’a aittir. Newcomb, hesap makinelerinin olmadığı zamanlarda logaritma tablosu kitaplarında ilk basamağı küçük rakamlara denk düşen sayfaların, ilk basamağı büyük olan rakamlara kıyasla daha fazla eskidiğini gözlemlemiştir. Newcomb’un bu gözlemi ise Benford Kanunu’nun temeli olarak kabul edilir.