Sayıların Gizemi

İçeriden gelen cam kırılma sesiyle kaç saat boş yere açık kaldığını bilmediğim televizyonun karşısında uyuyakaldığım kanepede irkilerek uyandım. Büyük ihtimalle kedim yine bir şeyleri devirmişti. Yavaşça olduğum yerde gerindim ve televizyonu kapatıp ayağa kalktım. Saat gece yarısını geçmiş olmalıydı, tahminimce annemler çoktan yatmıştı. Salondan çıktığımda direk olarak ilk fark edilen şey paramparça halde yerde duran ve eve geldiğimizde anahtar koyduğumuz büyük beyaz tabaktı ancak Pırtık ortalarda görünmüyordu.

Sabah kalkınca annemin kırık tabağı görüp önce Pırtık’a sinirlenip sonra o, onun söylediklerini anlamadığından onu sokaktan eve getiren kişi olarak bana kızacağını bildiğimden en azından kırık parçaları toplamak için süpürge almak üzere bayoya yöneldim ve banyoya girmemle siyahlar içindeki o adamla karşılaşmam ve çığlık atmaya dahi fırsat bulamadan onun beni itip açık olan banyo penceresinden atlaması bir oldu. Hemen ayağa kalkıp onun ardından pencereyi kapattım ve koşarak annemle babamın odasına gittim. Bu kadar sese hala uyanmamış olduklarına inanamıyordum. Onları uyandırıp olanları anlattığımda onlar benden çok daha korkmuş görünüyordu bense olmam gerekenden fazla sakindim. Belki de şokun etkisindeydim kim bilir? Babam hemen polisi ve güvenliği aramış sonrasında ise birsürü insan evin içine doluşmuştu. Lakin ne benden başka o adamı gören biri vardı ne de adam eve girip çıkarken çekilmiş bir görüntü bulunabildi. Zaten hiçbir şey de çalınmadığından olayın üzerinde fazla durulmadı.

Bir önceki gün öğlen saatlerinde arkadaşlarımla buluşmuş ve Taksim’i baştan sona gezmiştik. Aylardır aradığım kitabı sonunda Taksim’in arka sokaklarındaki bir sahafta bulmuş ve aynı gün büyük bir heyecanla okumaya başlamıştım. Televizyon izlemek için salona geçmeden önceyse ayakkabılığa bıraktığımdan neredeyse emindim. Şimdi ise hiçbir yerde bulamıyordum. Evin her köşesini aramıştım. En son çaresizce banyoya girdiğimde kitabın orda olduğunu fark ettim. Oraya nasıl geldiğini anlayamasam da üzerinde fazla düşünmeden onu ordan alıp odama götürdüm ve yatağıma kuruldum. Önceki gün kitabı gece geç saatlerde okumamın ve sonrasında yaşanan onca olayın etkisiyle kitabın başında olanlar aklımdan uçup gitmişti o yüzden kitaba baştan başlamaya karar verdim. 23. sayfaya geldiğimde el yazısıyla yazılmış bir not buldum kitabın arasında. Notta:

“Bu notu buruşturup atma,

  Saçma diyip kenara koyma,

  Aşağıdaki numaralar

  Şans getirecek sana…

  1-5-3-8-2-6-3” yazıyordu.

Pekala bu gerçekten tuhaftı. Notun bir önceki gün burada olmadığından adım kadar emindim. Yazı evden birine de ait değildi. Peki ya onu kitabımın arasına kim koymuş olabilirdi? Aklıma ilk gelen kişi önceki gece banyoda gördüğüm  siyahlar içindeki adamdı. Ama tanımadığım ve evimize gizlice girmiş olan biri neden kitabın arasına bir not bırakıp kaçsındı ki? Eve yalnızca bu notu bırakmak için girmiş olabilir miydi? Ancak neden yakalanma riskini bu kadar basit bir şey için göze alısındı?

Aklımda tüm bu sorular cirit atarken yaklaşık yarım saat boyunca bir kağıt parçasıyla bakıştım. Yarım saatin sonundaysa bu soruların cevaplarına düşünerek ulaşamayacağımda karar kıldım. Kitabı okumaya devam etmeye başladığımda bir ayrıntı dikkatimi çekti. Jules Verne’in Piyango Bileti… Bu bir tesadüf olabilir miydi? 7 sayı 1 piyango bileti… Denemeye değerdi. Şimdi ise kafamda yanıt bekleyen tek bir soru vardı. O sayılara sahip biyango biletini nasıl bulacaktım?

 

 

 

 

 

(Visited 70 times, 1 visits today)