Saygınlık ve Alçakgönüllülük

Bu iki yaklaşım, aslında birbirinden o kadar zıt değil.

Nietzche’nin görüşü kişinin kendisine sahip çıkması, ayakta durması ve eksiklerinin değil, asıl yapabildiklerinin farkında olması, özgüvenli ve değerini korumasıyla ilgilidir. Özgüven problemleri olanlar yapabildikleri hakkında özgüvenli olmak yerine, karşılarındaki insanların, o anda her birinin kişiliklerine göre yargılarını kendi aklında tahmin eder ve ana odaklanmaz, bu yüzden pek dikkate alınmaz veya bazı insanlar tarafından dikkatle izlenirler, çünkü bazıları için özgüven problemi yaşayan insanların bulunması nadirdir. Ama özgüvenli insanlar için birilerinin karşısında olmak çok kolaydır, dışarıdan nasıl göründüğü gibi düşüncelerle meşgul olmaktan daha çok insanlara ne sunduklarına odaklanırlar ve kendilerini hemen affederler, bu da sunumu daha kaliteli kılar, bununla birlikte saygınlıkları da artar. Özellikle rekabetçi ortamlarda bu görüş daha yaygındır.

Yunus Emre’nin görüşü alçakgönüllülüğün toplumsal ilişkilerdeki önemini ele alır, başkalarına erdemle ve saygıyla yaklaşmayı önerir. Kendine fazla değer vermek yerine biraz daha altta kalmayı tercih eder ve rekabeti reddeder, bu da kişinin erdemini diğer rekabetçilere göre daha çok yüceltir ve yaklaşılabilir kılar, toplumun manevi durumlarda bulunduğu ortamlarda bu görüş daha çok tercih edilir.

Bu iki yaklaşım arasında köprü kurulabilir ve aynı anda bir araya gelebilirler. Örneğin bir kişi kendine değer biçerken aynı zamanda alçakgönüllü olabilir. Bu, hem kişisel hem de toplumsal erdemi yüceltir.

(Visited 3 times, 1 visits today)