Her sabah olduğu gibi o sabah dolmuşa binip okuluma gidiyordum. Sıradan bir gün olduğunu düşünerek kafamı cama yaslayıp hayallere dalmıştım yine. Okula varmama 5 dakika kalmıştı ki hayatımın tam anlamıyla karardığını fark ettim.
Radyoda yapılan duyuruya göre Türkiye ile Yunanistan; Kıbrıs adası yüzünden savaşa girmişti. Bu savaşın büyüklüğünü anlatmaya kelimeler yetmezdi. Çünkü bu iki ülkenin arkasında aslında Dünya’nın iki süper gücü Amerika ve Rusya vardı. Bu savaş aslında bu iki dev arasındaydı. Bizler sadece birer piyonduk.
Savaşın başlangıcından 2 gün sonra asker yetersizliği yüzünden beni ve babamı cepheye çağırdı devlet. Babam emekli bir albaydı. Askeri yeteneği ve zekası çok yüksekti. bu yüzden onu Aydın Cephesi komutanlığına atadılar. Beni de onun yanına. Emrinde yaklaşık yirmi bin asker olan babam, büyük bir sorumluluk üstlendiğini iyi biliyordu. Daha önce Suriye’de harekat yürütmüş olmasına rağmen , bu vatan savunma göreviydi.
Yunanların ilk saldırısı havdan gelmişti. F-16 tipi uçaklarla mevzileri bombalıyor, bizim uçaklarımızı teker teker düşürüyorlardı. Savaşı kaybettiğimiz çok belliydi. Düşman bizden çok daha güçlüydü. Amerika sayesinde teknolojisi de çok gelişmişti. Yerlerimizi kolayca tespit edip atış yapıyolardı. Bizim devletimiz ise yanlış politikalar izleyip dostunu yanlış seçmiş, aynı zamanda da teknolojik açıdan kendisini yetiştirememişti.
Diğer sabah saldırı denizden komşu olduğumuz için denizaltılarla geldi. Gemilerle de destekledikleri harekat 3 gün boyunca sürdü. Toplarımızla savunmaya çalışsak da onların silahlarına gücümüz yetmezdi. Sadece benim bulunduğum cephede beş bin şehit vermiştik. Diğer cephelerde de durum farklı değildi. İzmir Cephesi en ağır kaybeden kısımdı. Savaşın başlangıcında altmış bin askeri olan cephede şu an sadece otuz bin asker kalmıştı. Savaşı her bölgeden kaybediyorduk aslında. Hiçbir umudumuz kalmamıştı. Ülkemize giren düşman askerleri her yeri yakıp döküyor, vatandaşlarımızı teker teker öldürüyorlardı. Ta ki biri çıkana kadar: Bir lider, Çanakkale Cephesin’in kahramanı İzzet Paşa.
İzzet Paşa bütün savaşın komutasını kendi üstüne alarak büyük sorumluluk aldı. Her cepheyi baştan düzenleyerek başladı işe. Tüm askerleri geri çekti ce ikinci bir emire kadar taarruza geçmemeyi emretti. Bundan yaklaşık 10 gün sonra tüm ordular hazırdı. İzzet Paşa o gün o unutulmaycak emri verdi e ardından İstanbul Cephesi’nde şehit oldu. Düşmanı denize dökerek bu beklenmeyen zaferi kazandık. Şehitlere ve gazilere selam olsun!