”Hadi toparlan artık, çıkalım hızlıca yola!” güneşin bile daha odayı tamamen aydınlatmadığı, kuşların ötmeye başlamadığı saate beni derin uykumdan kaldıran kelimelerdi. N’apabilirdim ki ‘’Daha çok erken.’’ ya da ‘’Daha uyuyacağım.’’ diyerek hevesini kıramazdım onun. O da Kristof Kolomb gibi uzak diyarlara açılmak ve yeni yerler keşfetmek istiyordu. Her ne kadar kalkıp veda etmek istemesemde rahat ve özlem duyacağım yatağımdan kalkıp, heyecanlı gezginin zoruyla bir haftada hazırladığım bavulları son bir kere daha kontrol edip kıyafetlerimi değiştirmeye gittim.
Hazırlanıp her şeyimi topladığıma emin olduğumda bavulları alıp kapının önüne doğru gittim. Kapının önünde heyecanlı gezgin beni bekliyordu. Altın sarısı saçları ve yüzündeki masum sevecen gülümsemeyle sahibi bekleyen yavru bir köpeğe benziyordu. Elimde olmadan gülüp sırıttım ve kafasını okşayıp kapıyı açtım, ‘’Hadi bakalım çıkalım yolla, yoksa hava karamadan varamayacağız Midgar’a.’’ Yavru köpeği andıran sarışın gezgin usulca kafasını sallayıp bavulunu sırtlayıp dışarı adımını attı.
Güneş etrafı daha yeni aydınlanmaya başlarken çevreme göz atıp iç çektim, sarışın gezgin çoktan yola koyulmuştu. Aradaki farkı kapatmak için hızlı adımlarla peşine takıldım. Bir görev için gidiyorduk, normalde sarışın gezgin gittiğimiz yerden pek hoşnut değil fakat eski bir arkadaşını görmek istediğinden bahsediyordu, zannediyorum onun için bu sefer bu kadar heyecanlı.
Zaman öğlene yaklaştığında tren garına gelmiştik. ‘’Sen bavulları al ilerdeki sütunun orda bekle biletleri alıp gelicem.’’ sarışın gezgin kafasını yine usulca sallayıp işaret ettiğim sütuna doğru ilerliyordu, sesiz birisi olduğu için çoğu kişi tarafından soğuk biri olarak görünüyor ama bence bu özelliği onu çok daha tatlı yapıyor.
Bilet gişesinden iki tane bilet aldıktan sonra sütunun yanında bekleyen sarışın gezginin yayına gittim. Trenin geldiğini hissettiren rüzgar geldiğinde bavulları elimize alıp trene doğru yürüdük. Tren düşündüğümden de kalabalıktı ama oturacak yer bulmuştuk. Yolculuk boyunca sarışın gezgin heyecandan uyuyamasa da ben sabah yarım kalan uykumu tamamlamıştım.
Trenin yavaşlamasıyla Midgar’a geldiğimizi anlamıştım, bavulları elimize alıp trenden indik, her ne kadar hemen oturup bir şeyler yedikten sonra dinlenmek istesekte daha Sektör 7’ye, sarışın gezginin bahsettiğim arkadaşının barına, yürümemiz lazım. Çok uzak olmasada tren yolculuğunun ve sabah erken kalkmanın getirdiği yorgunlukla sanki 2 saat yürümüşüz gibi gelen bir yoldu. Fakat sonunda varmıştık. Odalarımıza geçince sarışın gezgin bara arkadaşının yanına indi, ben ise yorgunluktan dolayı dinlenmek üzere yatağıma uzandım.