Sarı Salıncak

Hastanenin koridorlarında yürürken burnumda aşina olduğum keskin ilaç kokusu ve kulağımda kafamı bulandıran o hastane telaşının sesi vardı. 1 saat 22 dakika ve 3 saniye önce nefesim adeta kesildiğini ve tüm hayallerimin başıma yıkıldığına tanık olmuştum. Hastaydım ve semptomlarım gün geçtikçe ilerliyor asla bir iyileşme belirtisi göstermiyordum. Farkındaydım. Etrafımdaki herkesin bakışlarıydı belki de beni bu kadar emin kılan. Hafızamı kaybedecektim. Doktor hepimizin bildiği ama yüksek sesle söylemeye cesaret edemediğimiz o gerçeği kesin ama kısık bir sesle dile getirdi. Kim bilir, belki doktorum bile fısıldarsa bu gerçeğin ağırlığını hafifletebileceğine inanmıştı. Anladığım ve anlamak istediğim kadarıyla, sadece belirli basit bilgileri hatırlayabilecektim. Zaten doğruyu söylemek gerekirse şu an da her şeyi hatırlamıyorum ya da sadece kendimi kandırmaya çalışıyorum.

Kendimi çiçeklerle ve “Geçmiş olsun!” yazılı kartlarla dolu beyaz bir odada buldum ertesi sabah. Yani sanırsam ertesi sabah olmuştu, doktorumla görüşmemden sonrasını pek hatırlamıyorum. Gözlerimi açtıktan kısa bir süre sonra odaya hemşire girdi. Kendisini hatırlamıyordum, nerde olduğumdan emin değildim, kafam çok karışmıştı. Hemşire gözlerime baktı ve anlaşılır bir dille hastalığım sebebiyle gün geçtikçe anılarımı unutmaya başladığımı belirtti. Hemşirenin tane tane bana anlattıkları odadaki kartların anlam kazanmasını sağladı. Hastaydım. Hemşire çok sakindi, sesi huzur veriyordu kendisine baktıkça içim ısınıyordu. Hemşirenin gözleri doldu, anlam veremedim, bakışları güven veriyordu, hatta bir anlığına kollarına sarılıp beraber ağlayalım mı demek istedim fakat sadece sustum. Hemşire gözlerinden akan yaşları saklamaya çalıştı. Fakat ben gördüm. Kendisine sormak istedim neden ağladığını, belki de ona çok dikkatlice bakmam onu rahatsız etmişti fakat soramadım sadece sustum. Hep sustuğum gibi. Sanki benimle bir saniye daha aynı odada bulunursa bayılacakmış hale gelen hemşire koşarak çıktı odadan. Arkasından bakakaldım. Kısa bir süre sonra siması tanıdık olan doktorum girdi içeri.

Doktorum tane tane konuşarak bana az önce giren kişiyi tanıyıp tanımadığımı sordu, ben de afallayarak hastanede çalışan bir hemşire olduğunu söyledim. Doktorum hemşireyi içeriye tekrar çağırdı, gözleri ağlamaktan kızarmış hemşire bana aynı güven verici bakışlarıyla bakıyordu. Doktorum yanıma yaklaştı ve bana hemşire sandığım kişinin annem olduğunu söyledi. Bu sefer benim de gözlerim dolmuştu. Annemi tanımamıştım. Başım dönüyor midem bulanıyordu, ben kimim? Kendi annemi bile tanımıyorsam ben kimim? Gözlerimdeki yaşlar akıyor, durduramıyordum. Gözlerimi kapattım ve yavaşça uykuya daldım.

Hava hafif esiyor, saçlarım rüzgârda dalgalanıyordu. Arkada koşan çocukların sesi kulağımda yankılanıyordu. Küçüktüm, beş yaşlarındaydım. Babamla parka gelmiştim, park mor ve sarı renkleriyle kaplıydı. Hafızama çok tanıdıktı. İçime çekmek istedim o anı, asla kaybetmek istemedim, unutmaktan korktum. Sıkı sıkı sarılmak istedim o ana, bırakırsam unuturum diye korktum. Salıncaklara koştum, babam beni sap sarı bir salıncakta sallarken tekrar hayallere kapılmıştım. Ellerimi uzattım masmavi gökyüzüne, uzanmaya çalıştım yıldızlara, hayallerime. Huzurluydum. Anı silikleşmeye başladı, devamı bulanıktı. Keşke hep kalabilseydim o parkta. Keşke hiç inmeseydim o sarı salıncaktan ve babam beni bulutlara doğru iterken hep arkamda kalsaydı. Hafifçe gözlerimi açtım, park yok olmuştu babam yanımda değildi.

Doktorum ve hemşire yanımdalardı, onlara parka gitmek istediğimi söyledim sonra da sustum. Doktorum ve hemşireyle beraber hastanenin önündeki parka geldik. Hava hafif esiyor, saçlarım rüzgârda dalgalanıyordu. Gözlerimden yaşlar süzülmeye başladı, unuttuğum tüm anılarım için ağlıyordum. Kafamı çevirdim ve arkamda beni salıncakta sallayan babamı gördüm. İçimi tekrar huzur kaplamıştı. Ellerim gökyüzüne uzattım ve yıldızlara ulaşmayı umdum. Bana kızarmış gözlerle bakan hemşire yine ağlıyordu, yorgun bakıyordu, hayattan tüm umutlarını yitirmişçesine kesik kesik nefes alıyordu. Beni hala salıncakta sallayan babama döndüm ve hemşirenin neden ağladığını sordum, fakat ben cevap alamadan hemşire ağlamaktan kısılmış sesiyle doktoruma döndü ve seneler önce babamı kaybettiğimizi söyledi. Hemşirenin dediklerini umursamadan gözlerimi kapattım ve yıldızlara uzandım. Huzurluydum. Sonrası bulanıktı.

(Visited 19 times, 1 visits today)