Temelleri 1971 yılında yan yana duran iki bilgisayarın birbirine e-mail atması sonucunda atılan sosyal medya kavramı günümüz Türkiye’sinde 48 milyon kişiyi etkisi altına almakla kalmamış, insanoğlunun bitmek bilmez imrenme huyunun da yaktığı yeşil ışık ile 21. yüzyılın tam orta yerinde patlamıştır. Saçılan şarapnellerin hedefi ise ne acı ki gençlik olmuştur.
Kendisinin dayattığı “çirkinlik” algısının sürgünde olup yine kendisinin dayattığı “güzellik” anlayışının hüküm sürdüğü sosyal medyanın topraklarında insanlar, ödülün beğeni almak olduğu bir at yarışı içerisine girmeye zorlanmıştır. Bu at yarışına devam etmek pahasına elinden geleni ardına koymayacak Türk kızları ise ne kariyer yapmayı ne yurt dışına çıkmayı amaç edinmiştir, öyle ki tek emelleri 18 yaşına basar basmaz burun estetiği yaptırmak olmuştur.
Sosyal medyanın güzellik standartları yaşlı genç fark etmeksizin insanların özgüvenini zedelemiş, bunun sonucunda ise toplumda anksiyete ve depresyon gibi psikolojik rahatsızlıklarda artış görülmüştür. Sonuç olarak her 15 erkekten 1’i, her 10 kadından 2’si olmak üzere son 30 yıl içerisinde 15-16 yaş aralığındaki anksiyete ve depresyon ile mücadele edenlerin sayısı iki katına çıkmıştır. Sayılı vakalarda kişi sadece vücudu sosyal medyada beğeni toplayan ünlülere benzemediği, dudakları ince olduğu yahut birisi ona “çirkin” yorumunu yaptığı için kendisini yaşamaya değer görmeyerek hayatını sonlandırır. Sosyal medya denilen bencil ve şımarık kız çocuğu kendisinin “çirkin” dediğinin ayakaltında dolanmamasına oldukça mutlu olur ve altı harfe karşılık bir hayat almış olduğundan habersiz platin sarısı saçlarını taramaya devam eder.
Yaratılan gerçek dışı güzellik algısına uymayan bazı bireylere ise kimi durumlarda fiziksel, kimi durumlarda siber zorbalık uygulanmış; bu bireyler toplumun dışına itilmiştir. ABD lise öğrencilerinin %48’i çeşit gözetmeksizin zorbalığa uğramış, öğrencilerin %30’u ise daha önce zorbalık yaptığını itiraf etmiştir.
Bu sosyal medyanın ürünü olan insanları, kendilerini gerçekte olmadıkları birisi gibi göstermeye iten güzellik algısını ise çivinin çiviyi sökeceği gibi yine sosyal medya kırabilir. Açıklık getirmek gerekirse, sosyal medya kullanıcılarının kendi vücutlarından utanmayı bırakıp yaşamlarının sonuna dek birlikteliklerini sürdürecekleri yegâne bedenlerini olduğu gibi kabul etmeleri gerekir. Kendi kusurlarını kucaklayarak paylaşmaktan korkmadıkları bir sosyal medya platformunda tek, kesin bir güzellik algısının oluşması söz konusu değildir. Aksine sosyal medya bu yönde şekillendiği takdirde insanlar kendilerinde kusur olarak nitelendirdikleri bir özelliği başkalarıyla paylaştıklarını öğrenecek ve bundan cesaret bulacaktır. Fiziksel özelliklerinin anormal olduğunu düşünen milyonlarca insan, bu yol ile milyonlarca insanın daha kendileri gibi olmasına rağmen güzel olduğunu anlayarak “güzel” hissetmeleri için platin sarısı saçlı şımarık bir çocuğun kulaklarına “güzelsin” diye fısıldamasına gerek olmadığını anlayacaklardır.
Demem o ki, insanın güzel olmak için ne torbalarca para döküp bunca zaman hayali sandığı burun estetiğini olmasına ne de aylarca diyet yapıp kilo vermesine gerek vardır. İnsan, kendisini güzel hissettiği takdirde güzeldir. Sosyal medyanın doğurduğu “güzellik algısı” ise yine sosyal medyanın doğuracağı “kusurların güzelliği” algısı tarafından tabiri caizse kardeş kavgası sonucunda yok edilebilir. Ne de olsa insan sosyal bir hayvandır.*
*: Aristo’nun bir sözü.
Kaynakça:
https://www.stopbullying.gov/media/facts/index.html#stats