“Ve şimdi sırada, Tanju Okan: Öyle Sarhoş Olsam Ki!” Bu gecede burada. Acaba ne zaman anlayacak alkolün onu daha da kötüleştirdiğini. Her gün aynı surat ifadesi ile tam önümde duran bara oturmaktan sıkılmadı mı? Kimsenin fark etmeyip hayatına devam etmesi…Bütün dünya sessizliğe büründü. Bu yardım çığlığını bir tek ben mi duyuyorum? Ailesi her gece nerede olduğunu merak etmiyor mu? “Bir bardak daha alabilir miyim?”.
Her gecesini burada geçiriyor ancak parası her zaman ikinci bir bardağa yetiyor. Zayıf da duruyor oysa, acaba yemek yemeyip varını yoğunu alkole mi yatırıyor? Tabii, ben gibi bir barmeni alakadar etmeyecek konular bunlar ama merak cidden başa bela.
Yine sefil hayatıma katkı yapacağıma bardayım, acaba ne zaman terk edebileceğim? Barmende benden bıkmış olmalı. Hep aynı yüz karşısında utanmazcasına kadeh üzerine kadeh kaldırıyor. O da ne için kaldırdığını bilmiyor, sadece durmaksızın içmek istiyor. Ama ne yapabilirim ki? Onun kadar sessiz ve zarafetli bir şekilde işini yapan, rahatsız etmeyen birini bulmak zor iş. Saatlerce kokteyl hazırlayışını izleyebilirim. Belki de gidememe nedenim odur? Başkalarına suç atma alışkanlığımı kessem iyi olacak. Ne kadar sessizliğini sevsem de iki aldır kesintisiz geliyorum, acaba sohbet başlatabilir miyim? Sesini sadece birkaç kere duydum ancak halen aklımda. Bardakları patlatmaktan başka yaptığı pek bir şey de yok aslında, sıkılmadıysa şaşırırım. “Hey.” dedim ve elindeki bez ile bardağı bıraktı. “Bir sorun mu var?” diye sordu bana endişeli bir halde. “Hayır, hayır aslında her şey çok iyi. Sadece size bir sorum olacaktı eğer problem değilse.” dedim ve endişesinin yüzünden uçmasını ve yerine bir gülümsemenin gelişini izledim. “Sorabilirsiniz tabii ki, bir içecek ile alakalı mı?” diye sordu ve arkasındaki içeceklere göz ucuyla baktı. “Yok, sadece müsait olduğunuz bir an bana katılmak ister miydiniz diye merak etmiştim.”
Şimdi fark ettim de, biz bu güne kadar içecek harici hiçbir şey konuşmamıştık. Bu işe başladığımdan beri ailemden çok onu görüyorum oysaki. “İsterseniz şu an bile katılabilirim. Bardak silerken en sadık müşterim ile konuşmak eminim zevkli olacaktır.” Bunu deyince yüzünde küçük bir tebessüm belirdi. Ne yalan söyleyeyim, sorduğu soru da beni çok mutlu etti. “Çok sevinirim. Şu an kafam pekiyi değil, umarım bu seni rahatsız etmez.” dedi ve birkaç dakika önce alkol ile taşan boş bardağına hafif bir hüzün ile baktı. “Eğer bunu diyebiliyorsan bir sorun yoktur. Ben de biraz meraklıydım sizin hakkınızda açıkçası. Birkaç soru sorabilir miyim?” dedim ve biraz utandım. Eminim beni garipsemiştir. “Hah ha, kızarmana gerek yok. Sonuçta bir konuşma sorular olmadan ilerlemez.” dedi ve içinden çıkamayacağımız bir konuşmaya başladık. Buraya bu kadar sık gelme nedeni 8 yıllık sevgilisinin ölmesiymiş. Üzerine de iki ay önce annesini kaybetmiş. Bir problemi olduğunu biliyordum ama bu kadar ağır bir şeyi tek başına atlatmaya çalıştığını tahmin etmemiştim. Bana ne gözle baktığını bilmiyorum ancak bunu tek başına kaldırmasına izin vermeyeceğim. Terk fark eden kişi olarak sadık bir dostu olup yanında duracağım. Kader bizi buraya kadar getirmiş, devamı bizim ellerimizde.
Demek iftira nedeni işini kaybedip barmen olarak çalışmaya başlamış. Garip bir şekilde barmenlik ona yakışıyor. Nedensizce bir sanat eseri izliyor gibi hissediyorum her gördüğümde onu. Ah kader bu olsa gerek, aylarca buradaydık. İkimiz de gidebilirdik ama gitmedik. Meğer bugün içinmiş. İyi ki de gitmemişiz. Onu izlemekten asla bıkmayacağım. Acaba o yanımda durup izlememe izin verecek mi? Artık onu gelecekte öğrenirim, şu an sarhoş olup tüm gecemi konuşarak geçirmek istiyorum.