Her zamanki gibi yine krala sattığım malları saraya taşıyordum. Mallarımı düzenli olarak her hafta saraya götürsem de bir kez olsun sarayın içini görememiştim. Belki de en çok merak ettiğim şeylerden biri, sarayın içinde dolaşıp kral ve kraliçenin nasıl bir hayat sürdüğünü öğrenmekti.
Neyse saraya neredeyse ulaşmıştım. Malları muhafıza teslim edip evime gidip dinlenmenin hayalini kuruyordum. Tam muhafıza malları teslim etmiştim ki arkamı dönmeme izin vermeden beni tuttu ve sarayın içine soktu. Ne olduğunu anlamadan, kolumdan tutup beni kralın önüne çıkardılar. Gerçekten çok şaşırmıştım. Kraldan af dileyerek neden burada olduğumu sordum. Kral, “Sen genç adam, yaklaşık iki yıldır her hafta buraya benim siparişini verdiğim malları eksiksiz getiriyorsun ve bir kez olsun benden ekstra bir şey istemeden geri dönüyorsun. Artık bu merakımı daha fazla içimde tutamayacağım. Söyle bakalım, genç adam, benden ne istersin?” dedi. Kralın sözleri karşısında şaşkınlığımı saklayamadım ve “Sizden nasıl bir şey isterim, hünkârım?” diye cevap verdim. Ancak sarayı gezme arzumdan bahsetmeden duramazdım. Bu yüzden “Fakat sarayı gerçekten çok merak ediyorum. Eğer izniniz olursa gezmek isterim.” dedim. Kral, isteğimi hemen kabul etti ve vezirine sarayı gezdirmesi konusunda talimat verdi.
Saray inanılmaz derecede ihtişamlı ve modern bir yapıya sahipti. Odalar büyük, yataklar ise oldukça rahat görünüyordu. Mutfakta sadece kralın yemeği için çalışan yedi kişi vardı. Her yerde görkemli tablolar asılıydı. Sarayı gezmemiz yaklaşık bir saat sürdü. Çıkmadan önce son olarak krala gidip teşekkür ettim ve sıradan hayatıma geri döndüm.