Şanslı ve Şanssız Ellili

Yıl 2074, Dünya ölüyor. İnsanlığın çoğu zaman gelişmesini sağlayan, insanların hayatını kolaylaştıran bilimin bazı kötü ve zararlı yanları hep vardı. Savaşlar yok muydu? Tabikide vardı ama hiçbir zaman Dünya’daki yaşaman küresel bir şekilde tehlikeye girmesine sebep olacak kadar korkulası değillerdi. Hatta ve hatta insanlar bu savaşlar sayesinde daha çok gelişti ve bilim ilerledi. Kimisi insanlığa faydalıydı ilaçlar gibi, kimisi ise insanlığın en büyük kabusu oldu mesela atom bombaları. Sonuç olarak bazı büyük Dünya savaşları yaşandı ve sonrasında küresel sulh sağlandı ama o güne kadar. İnsanlığın en büyük kabusu geri dönmüştü yani atom bombaları.

Hiç Dünya’nın nasıl bir yer olduğunu merak ettiniz mi? Sorumu biraz garipsediniz sanırsam. “Dünya’da yaşıyoruz niye merak edelim ki” diye geçirmiş olabilirsiniz içinizden. Ama genç Lara için durum biraz farklıydı. Uzay boşluğunda bulunan gemideki odasının penceresinden Dünya’yı seyrediyordu, nasıl bir yer olduğunu merak ederek. Büyük savaştan beri Dünya üzerinde yüksek seviyede radyasyon nedeniyle tek bir canlı yaşamı olmadığı biliniyordu. Aradan 15 yıl geçmişti ve artık uzay gemisinin artan nüfusla birlikte kaynakları tükeniyordu ve birkaç yıla insanlar yeniden Dünya’ya ayak basmak zorunda kalabilirlerdi. Bilim insanları gezegende hala yaşam olup olmadığını test etmek için 50 genç, öksüz insanı orada yaşam kurmaları için göndermeye karar vermişlerdi. Lara öksüzdü. Tek ebeveyni olan annesini de 7 yaşında o büyük savaşta kaybetmişti. Annesiyle ilgili hatırladığı tek anı annesinin bir astronot ile olan konuşmasıydı. Annesi “ Ben zaten hastayım, çok ömrüm kalmadı. Lütfen Lara’yı alın gemiye.” diyordu. Astronot da” Son kararın mı?” diyordu. O konuşmadan sonra annesini bir daha hiç görmedi ve Dünya’ya merakla büyüdü. Aradan bir hafta geçti. Artık o çok merak ettiği Dünya’ya yola çıkmanın vakti gelmişti. Son hazırlıklarını da yaptı ve gemide en yakın arkadaşı Yuqi’nin yanına oturdu. 1,2,3 ve yolculuk başlamıştı. Yaşadığı heyecanı tarif bile edemezdi. Belki de Dünya kendini toparlamıştı ve artık o demir yığınının içinde yaşamak zorunda kalmayacaktı veya ailesini bu gezegende kurabilecekti. O bu düşüncelere dalmışken birden alarm ötmeye başladı atmosfere girmişlerdi ama sıkıntı şu ki inmeleri gereken bölge ormanlık bir bölge iken bir okyanusa doğru aşırı hızlı bir şekilde düşüyorlardı. Bu işte bir terslik vardı. Daha ne olduğunu anlayamadan birden kendilerini karanlık suyun içinde buldular. Gemi su alıyordu, acilen yüzeye çıkmaları gerekiyordu. Güç bela kapıyı açtılar ve teker teker su yüzeyine yüzmeye başladılar. Geminin içinde nerdeyse hiç hava kalmamıştı. Lara son anda gemiden çıktı ve yüzeye doğru yüzmeye başladı. Tam kafasını dışarı çıkartacağı sırada tarih kitaplarından okuduğu kadarıyla megaladon diye bilinen bir canlının ağzını açarak ona doğru geldiğini fark etti.

Saniyeler içinde görüş alanı karanlığa boğuldu. Belki o çok merak ettiği Dünya’yı görememişti ama en azından gezegende yaşam vardı. O hevesle inmek istediği Dünya canına mal olmuştu ama olsun o gene de huzurluydu yaşamın devam ettiğini bildiği için. Artık huzurla annesinin yanına gidebilirdi.

(Visited 9 times, 1 visits today)