Ülkemizde üretim sanayisinin neredeyse tamamen yurt dışına bağlı olduğu inkar edilemez bir gerçek. Gittikçe daha çok tüketim bağımlısı olan toplum da, üretim kollarını hiçe sayan devlet de bu duruma pek yardımcı olmuyor açıkçası. Atılan ufak adımlar bir miktar yardımcı olsa da bu küçük etkiler benimsediğimiz hedef için yetersiz kalıyor. Peki sahiden nasıl ulaşırız bu hedefe? Nereden başlamamız gerekir çaba sarf etmeye?
Öncelikle hedefimizi ele alalım, “sanayide yerlileşme”. Bu hedefi gerçekçi kılmak için küçük adımlarla başlamamız gerekiyor. Bu konuda yoğunlaşmamız gereken seçenekler aslında belli: sağlık sektörü ve ulaşım sektörü. Hangisinin daha öncelikli olduğuna gelirsek ben şüphesiz ulaşım sektörü derim. Evet; insanların hayatı büyük bir öncelik , bu günlerde de pek çok salgın hastalık baş gösterdi ve diğer ülkelerin onlara olan bağımlılığımızı kullanmaları için de büyük bir fırsat. Fakat ulaşım sektörü bir an önce ayaklanmamız ve sanayinin toparlanması için çok daha büyük önem arz ediyor.
Ulaşım sektörünün bu denli öncelikli olmasının elbette pek çok geçerli sebebi var. Birkaçından bahsetmek gerekirse bunlardan ilkinin ülkemizin coğrafi yapısı olduğunu söyleyebiliriz. Ülkenin çoğu bölgesi dağlık bir yapıda olduğu için ve iklim koşulları sebebiyle aslında bizim için en uygun olan ulaşım türü demir yolları. Çünkü bu koşullar yurt dışından hem olduğu gibi ülkemizde uyguladığımız hem de malzeme satın aldığımız asfalt yolların çökmesine, kırılmasına, çatlamasına ve doğal olarak boşa giden pek çok para harcanmasına sebep olduğu gibi; kazaların yapılmasına, doğal olarak da pek çok can verilmesine sebep oluyor. Coğrafi yapının diğer bir koluna gelirsek bu da bütün dünya için kritik derecede önem taşıyan ve bizim yüzyıllardır sahibi olduğumuz boğazlar olur şüphesiz. Bu boğazları birbirine bağlayarak ulaşımın sağlandığı köprüler çoktan olması gerektiği gibi yerlileştirilmeli. Çünkü bu köprüler yurt dışı bağlantılarıyla bize gelir sağlaması gerekirken , başka ülkeler tarafından inşa edildiği için onlara gelir sağlıyor ve bu yerlileşme için büyük bir engel teşkil ediyor.
Bu sebeplerden ikincisi ise toplumsal düzen. Kullandığımız ulaşım araçlarının hiçbiri yerli değil ve her birey kendine ait bir araç istiyor. Doğal olarak yurt dışından alınan bu araçların devlete müthiş bir maliyeti oluyor ve bu mali açığın kapanması için halkın araçların gerçek fiyatından çok daha yukarıda bir meblağ ödemesi gerekiyor. Bu sorunun ortadan kalkması için ise otomotiv sanayisine yatırım yapılması ayrıca her bireyin kendi aracı olması asfalt yollarda da sorun yaratacağı için toplu taşıtlardan metro ve tramvay gibi araçlara yatırım yapmak ayrıca insanları buna teşvik etmek en mantıklı hareket gibi görünüyor.
Bu ve benzeri planlar pek çok farklı sektör için yapılabilir ve uygulanabilir. Fakat en önemli konu bu gibi sorunların farkına varmaktır. Çünkü tespit edilemeyen hiçbir sorun çözüme kavuşamaz ve sorunlarının farkında olmayan bir toplum bunların içinde boğulup gitmeye mahkumdur.