Zanaatkarlık, halkın genel ilerlemesinde önemli bir yere sahiptir. Sanat, bireyler için bir motivasyon kaynağıdır. İnsanlar el sanatlarını uzun bir süredir hayatlarının her alanında kullanmışlardır. Eski zamanlarda bile iletişim kurabilmek için sanat kullanılmıştır.
Bir ülkede zanaatkarlığı teşvik etmek için, en önemlisi, bireylerin işçilik konusunda uygun şekilde yetiştirilmesi gerekir. O zaman, o noktada hareket yapılmalıdır.
Bir millette işçiliğin gelişmesindeki temel değişken okullarda verilen eğitimdir. Benim bakış açıma göre ülkemizde hem okullarda hem de kamu faaliyetlerinde işçilik konusunda yetersiz incelemeler var. İşçiliğin pek çok kısmı vardır, ancak okullarda yeterli şartlar sağlanamadığından, işçiliğin bölümleri sadece müzik ve resimdir. Bununla birlikte, trajik bir şekilde, bunlara bile birçok okulda gereken önem verilmemektedir ve bunlar, yedeği olan öğrenciler için “anlamsız örnekler” olarak görülmektedir. Bunun, yedek öğrencilere işçiliğin sevdikleri kısmını gözlemleme fırsatı vermediğimiz için olduğuna inanıyorum. Peki mevcut durum nasıl uzak tutulabilir?
Okullarda öğrencilerin alabilecekleri sanat derslerinin seçenekleri genişletilmelidir. Örneğin ebru işçiliği, kil tasarımı, dans gibi seçenekler eklenebilir ve yedeği alanlar ilgilerini çekeni seçebilirler. Her durumda, önemli koşulların karşılanmadığı durumlarda, yedekler bu alıştırmaları oynayamaz. Yedeklerin bu tür çalışmaları yapabilecekleri şartlar okullarda devlet tarafından verilmelidir. Zanaat atölyeleri ve müzik dershaneleri hazırlanmalıdır.
İşçilik okullarda olduğu kadar kamu faaliyetlerinde de önemli bir yere sahiptir. Bireyler bir resim çizerken, bir enstrüman çalarken, ellerindeki çamuru oluştururken, bir gösteriye dikkat ederken, bir tiyatro seyrederken, ikisi harika anılar biriktirir ve kendileri üzerinde çalışırlar.
Bireylerin zanaatı öğrenebilmeleri için öncelikle uygun koşullar sağlanmalıdır. Peki nedir bu iyi koşullar? Bu olumlu koşullar şunlardır: Bir eğitmen, stüdyo ve bireylere öğretmek için materyal. Stüdyo ve eğitimci kamu otoritesi tarafından, materyal ise katılımcılar tarafından cüzi bir ücret karşılığında verilebilir. Bu tür kurslara erişilebilir. Bununla birlikte, bu tür kurslar ve verilen kurs çeşitleri genişletilebilir ve genel olarak insanlar bu tür yerlere gitmeye teşvik edilebilir.
Her halükârda millette işçilik bolluğu sadece eğitim vermekle sağlanamaz. Ustaya ve uzmanlığına saygı duymak önemlidir. Sunumları, yerleri, örneğin tiyatroları ve drama evlerini genişleterek değerimizi gösterebiliriz. Bu tür mekanlar, bireylerin özgün işçiliği görebilecekleri ve bireylerde sosyal cömertliği artırabilecekleri noktalar olacaktır.
Ne kadar doğru eğitim verilir ve uygun koşullar verilirse, herkes işçilik yapabilir. Zanaatkarlığı doğru bir şekilde açıklandığı sürece herkes anlayabilir.
Demir Demirhan