Sanat yapabilme

Sanat eseri.Sanat eseri ne demek ki,sanatçı dediğimiz insanlara sanki dünyalı değişmişte uzaylıymış edasıyla bakarak onlara özeniriz.Bu sanatçılar napıyor da herkes onlara çekici geliyor.Bunu anlamak için ilk önce sanatı,sanatçıyı,sanatın insana ve hayatımızdaki etkisine bir göz atmalıyız.
Bence sanat dediğimiz soyut bir kavram aslında.Toplumun büyük bir kısmı sanatı:tablolar,çalınan müzikler,yaratılan heykeller olarak akıllarında canlandırıyor ki yanlışta değiller.Bunların her biri birer sanat eseridir,fakat benim konuşmak istediğim bölüm,baktığımızda çoğu insanın bu sanat değil gözüyle baktığı alışkanlıkların veya aktivitelerinde birer sanat olduğudur.Bence kitap yazmak ne kadar sanatsa,kitap okuyup o kitabı düşünüp taşınmakta bir çeşit sanat eseridir ya da bir film yaratmak ne kadar sanatsa,o filmi izleyip eleştirmek ve kendi kafamızda kendi aklımıza göre şekilldendirmekte bir çeşit sanattır.
Yaşam tarzımız,kazandığımız alışkanlıklara veya inandığımız ideolojilere göre değişen bir kavramdır.Yaşam tarzımızın sanatla doğru bir orantı içinde olduğunu düşünüyorum.Yani yaşam tarzımız ne kadar medeniyetten uzak,yozlaşmaya yakınlaşırsa,bir o kadar da sanattan uzaklaşır.Yaşam tarzımızı çoğunlukla alışkanlıklarımız şekillendirir.Bir insan ne zaman alışkanlıklarını değiştirirse,yaşam tarzınıda ona göre değiştirmiş demektir.Bence sanat,insanın bu alışkanlıklarında saklıdır,kitap okumayı alışkanlık haline getirmiş bir insan düzenli olarak kendi çapında sanat yapıyor anlamına gelmektedir.Ayrıca sadece kendi içinde düşünen veya fikirlerini başka insanlara açmayan insanlar sanat yapmıyor anlamına gelmez,sanat insanlara gösteriş olarak yapılmamaktadır.Bunun en güzel örneği;Franz Kafka’dır.Franz Kafka yazılarını hep kendine saklamıştır,hep kendi içinde yaşamıştır.Bu onu sanatçı olmadığı anlamına hiçbir zaman gelmemişti.O bir sanatçıydı fakat oluşturduğu dünyada bir tek kendisi ve oluşturduğu karakterleriyle beraber bütün gün oturup yaşayıp giderlerdi.Franz Kafkayı sanatçı yapan,yazma alışkanlığına sahip olmasıydı.Onun şu anın modern edebiyatının başyapıtlarından biri olmasını sağlayan bir ögeyse,hayat tarzıydı,hayatı kendi gözleriyle nasıl gördüğüydü,yani bakış açısıydı.
Bakış açısının,sanat yaratmadaki baş unsur olduğunu düşünüyorum.Bir insanın ne kadar çok bakış açısı varsa,bir o kadarda görüşlerin çoğunluğunu anlayabilir hatta karşı taraf gibi düşünebilir.Bu insanlığın çoğunluğunda olmayan bir özellik,çünkü insanlar bencildir.İlk Çağ insanı bencildir,Orta Çağ insanı bencildir,Yeni Çağ insanı bencildir,Yakın Çağ insanı bencildir.İnsan bencildir.Kendi ideolojisi dışında bir şey düşünmekten acizdir.Kendi insanının çıkardığı akımlar dışında hiç bir akıma saygı dahi duymaz.Bakış açısını birçok insan bulundurduğunu düşünür ve kendini herkesten üstte görür,fakat tek gerçek kendini kendi oluşturduğu bencillik aynasındaki sahte yansımasıdır.
Günün sonunda sanat yapabilen ve sanat yaptığını sanıp sadece olayları kendi çerçevesi içinden gören iki insan vardır.Bu ikisi arasındaki fark ne yazık ki toplumdaki insanların çoğu tarafından görülemez,çünkü düz bir bakış açısıyla ikisinin yazdığı yazılar arasınds bir fark görülmez bunun nedeni herkesin yeterli seviyede bakış açısının olmamasıdır.Fakat alışkanlıklarına,konuşma tarzlarına,olaylara bakma şekillerine,nerde ne zaman konuşulması gerektiğine bakıldığında bile kimin sanatçı olduğu ve kimin kendini kandırdığı apaçık ortadadır.

(Visited 8 times, 1 visits today)