Sanat, en genel anlamıyla yaratıcılığın ve hayal gücünün ifadesi olarak anlaşılmaktadır.Tarih boyunca sanatın nasıl adlandırılacağı ile ilgili fikirler sürekli değişmiş ve yeni tanımlar üretilmiştir. Bugün bu terim neredeyse herkes tarafından anlaşılan, basit bir kavram olarak düşünülse de akademik çevrelerde sanatın tam olarak ne olduğu insanlar tarafından hala tartışılmaktadır.
R.G. Collingwood ‘’Sanatın İlkeleri’’ adlı kitabında sanatın temel olarak duyguların yaratıcı ifadesi veya dışavurumu olduğunu söylemiştir. Eğer ülkemizde kendini ifade edebilen ve yaratıcı bireyler yetiştirmek istiyorsak, sanata önem vermeliyiz. Eğitim sisteminde yapabileceğimiz değişiklikler, sanatı seven ve geniş düşünebilen bireyler yetiştirmemizde önemlibir nokta olacaktır.
Okullarda, çocukların zihinleri küçük yaşta köreltiliyor ve tek tipleştiriliyor. Ezbere dayanan eğitim sistemimiz, yaratıcı düşünmeyi kısıtlıyor ve birçok şeyi sorgulamamızı engelliyor. Soru soran, araştırma yapan çocuklar da genellikle toplumdan dışlanıyor. Bu da dar düşünmemize, ve sorunlara çözüm üretmemize engel oluyor.
Deneysel eğitim neredeyse hiç verilmiyor. İlk olkuldan itibaren uygulamaya yönelik eğitim alması gereken çocuklar maalesef bu alana yönelik çalışmalardan mahrum kalıyorlar. Sürekli teoriye ve ezberci ilkelere dayalı çocuklar yetiştiriliyor.
Sanata, bilime ve eğitime gerekli kaynak ayırılmıyor. Ülkemiz ile sanat arasındaki bu uçurumun bir başka nedeni ise bilime ve sanata ayırılan bütçenin gerçekten çok az olması. Bazı kurumlara oldukça fazla ödenekler ayrılırken söz konusu sanat olunca pek de önemsenmediği görülüyor. Bizim sanata, bilime ve eğitime yaptığımız yatırım, başka ülkelerin bu alanlara yaptığı yatırımlarla kıyaslanınca devede kulak kalıyor.
Eğitim sistemimizde yaptığımız hataların yanı sıra sosyal yaşantımızda da yaptığımız sayısız hatalar vardır. Bu hatalar toplumun gelişmesinin önünde çok büyük engellerdir. Bu hatalardan bir tanesi zamanımızın çoğunu teknolojik aletlerle geçirmemiz ve bu aletleri bize yararlı olacak şekilde kullanamamamız. Teknolojik aletleri kullanarak zamanımızı boşa harcamamız, gözlem yapmamızı engellemektedir. Bu da doğal olarak muhakeme yeteneğinden yoksun bir neslin yetişmesine neden olmaktadır.
Yaptığımız bir başka hata ise bu toplumdaki sanatçıları desteklemememiz. Sanat adı altında yapılan işler boş, sanatçılar ise boş işler yapan insanlar olarak görüldüğünden,insanlar bu isle uğraşmak isteseler bile onlara destek olabilecek kimseyi bulamıyorlar.
Aslında yazmak, resim çizmek, heykel yapmak ya da müzikle uğraşmak istemek doktor ya da mühendis olmak istemekten daha farklı bir muamele görmemeli. Eğer sanatın ve sanatçının öne çıkmasını istiyorsak bu konuda yatırımlar ve çalışmalar yapmamız şart.