Sanat ve Duyguların Karmaşası

21.yüzyılın bizlere getirdiği koşuşturmalı hayatın içinde çoğu zaman kişiye verilen sorumluluklar, ödevler, projeler, iş hayatı, okul hayatı gibi etmenlerden kendi fiziksel ve ruhsal ihtiyaçlarımızı karşılamayı ihmal ediyoruz. Ancak ünlü besteci ve düşünür olan Johann Wolfgang von Goethe’nin böylesine durumlarda kullanılması gereken bir sözü bulunmaktadır. ““İnsan her gün bir parça müzik dinlemeli, iyi bir şiir okumalı, güzel bir tablo görmeli ve mümkünse birkaç mantıklı cümle söylemelidir.” Literatürde daha birçok örnek bulabiliriz bu konuyla ilgili söylenmiş sözleri. İnsanların ne olursa hayatlarına sanatı ve mantığı dahil etmeleri gerektiği. Peki, neden bu unsurlar insan hayatı için olmazsa olmazlardan biridir?

Müziğin insanlar üzerindeki etkilerini say say bitmez. Tarihe bakacak olursak Osmanlı’da hem fiziksel hem de ruhsal hastalıkların tedavileri için müziğin derman olduğunu, özellikle savaş dönemlerinde hipnoz etkisi yaratabilmek veya travma geçirenler için kullanıldığını, akıl hastanelerinde hastaların çeşitli sesler ile tedavi edildiğini görüyoruz. Günümüzde ise servislerde, arabalarda bile müzik dinliyoruz çünkü bize enerji ve mutluluk hissi veriyor. Bu müzik bazen Mozart, Chopin gibi klasik isimler olurken bazen de günümüzün pop şarkıcıları olabiliyor. Günün sonunda tek bir sonuç oluyor mutlu kafa mutlu insan.

Duygularımızı yönlendirebilecek dış etmenler bulmuş olabiliriz ama unutmamak gerek ki bu duygular sadece bizim zihnimizde yaşayabildiğimiz şeyler. Bu duyguları insan ifade de etmek istiyor. Yazılı döneme daha geçer geçmez müziğin yardımı ile çözüme kavuşturmayı başarmışlar. Yani şiir yazmaya başlamışlar. Duyguları kelimeler ile bambaşka ve yepyeni şekiller sokarken ruhun kendini ifade etmesini yardımcı oluyor şiir. Cahit Zarifoğlu fazlasıyla uzun bir şekilde dile getirirken Nazım Hikmet’in kısacık dizeler ile kendini ifade edebilmesi de şiirin ne kadar büyülü olduğunun göstergesi

Herkes yazmayı sevmek zorunda değil. İnsanlar kısıtlamayı sevmezler ve hep yeni arayışlar içine girerler. Bu yolculukta sanat en büyük yol arkadaşlarından biri olmuştur. Ancak sanatın farklı olarak sadece insanların duyguları değil gerek renklerin gerek notaların gerek şekillerin duygularını dille getirme yetisi vardır. Bu da demek oluyor ki sanat eserleri hayatımızın bir parçasıdır bu nedenle düzenli olarak ortaya bir sanat eseri çıkarmak veya onları yorumlamak bizi her türlü yünden geliştirecektir.

Konuşmak ise iletişimin temel unsurudur. Kelimelerin yan yana gelmesi olarak algılamak gerekiyor bu eylemi. Amacına ulaşabilmesi için mantık çerçevesinde kurulan kelimeler gereklidir. Böylelikle bilgilerimizi paylaşabiliriz, tartışma sırasında kendimiz doğru ifade edebiliriz, iş görüşmesi esnasında şaşırtıcı cevaplar verebiliriz…

Sanatı ve düşünceyi hayatımızın asıl odak noktası haline getirirsek verilen yüklerin altında kaybolmayacağımızı anlamak gerek. Hem ruhsal olarak tatmin olabiliriz hem de zihinsel olarak aktif ve verimli olabiliriz. Günlük olarak küçük küçük yaptığımız her aktivitede bir adım daha atmış ve günün sonunda upuzun bir yolu yorulmadan atlatabileceğimizi fark ederiz.

(Visited 4 times, 1 visits today)