Dünyanın çoğu bölgesinde sanat ve bilim iki ayrı disiplin olarak ele alınır fakat dikkatli bakıldığında birinin diğeri üzerindeki etkisini görmek mümkündür. Her ne kadar iki dalın yöntemleri farklı olsa da hedefleri atnı doğrultudadır.
Bakıldığında sanat, soyut anlamda gerçekliği açıklığa kavuşturmak iken; bilim, tartışılmaz gerçekleri bulma çabasıdır. Kısacası sanat ve bilimin dünyayı anlamak için yapılan girişimler olduğunu söyleyebiliriz. ‘Sanatın gerçekliğe dair bir iddiası var mı?’ sorusu en çok sorulan sorular arasında yer almaktadır. Fakat bu soru kişinin kendi beğenisine bağlıolan bir sorudur. Çağdaş dünya da sanat, akıldan çok duygulara bağlı olarak ilerlemektedir. Fakat Einstein’dan beri bilimin temel illelerinden biri gerçekliğin stabil olmadığıdır. Bu bilim ve sanatın aynı tolda başlamdıkları halde aynı sonuçta birleştiklerini gösterir. Bilim ve sanatın kesiştikşeri nokta özgürlüktür ve ikşsi de doğaya yöneliktir. Bauhaus, ekolü tekniği ile estetikliği birleştirmeye sair bir akım geliştirmiştir. 1895’te röntgenin X ışınlarını keşfetmesi ile eski eserlerin ilk hali görüntülenmekte olup eserin yaşı, tarihi belirlenebilmektedir. Ayrıca resimlere sonradan eklenen eklemeler de tespit edilebilmektedir. Bilim ve sanat arasındaki bağ fiziki anlamda da gereklidir örneğin eserlerin korunmasında atmosfer gazları, nem oranı, ısı sisremleei gibi problemler direkt olarak belirlenebilir. Aynı zamanda sanat eserlerinin tamirinde, korunmasında, restroraayonunda teknolojiye önemli şekilde ihtiyaç duyulmaktadır. Bilimsel çalışmaların resim sanatına olan en önemli erkilerinden biri izlenimci ressamlarda görülmüştür. Isaac Newton’ un ışık üzerine yağtığu araştırmaların sanatçılar üzerindeki etkisi resim sanatında ‘izlenimcilik’ denilen üslubu ortaya çıkarmıştır. Bu üslupta çalışan ressamlar, resimlerinde doğadaki nesneler üzeeindeki ışığın güneş renkleri ile saptanması ile ilgili olarak çalışmışlardır. Doğa biçimleri ışığın etkisi ile kendiliğinden dağılıp kaybılmuş ve resimde biçim yerine renk sistemi hakim olmuştur. 19. Yüzyıl sanatında renk önem kazanmış, biçim resimden çıkartılmaya çalışılmıştır. Bilimsel oşık araltırmalarının sanata uygulanması, resim sanatının yapısal kuruluşunu kökten değiştirmiştir. Bilim, grnel doğrulara ve sistematik deneylere dayalı zihinsel etkinliklerin bütününü oluşturmaktadır. Sanat ise insanın bu nesnel gerçeklere kurmuş olduğu estetik işidir. Yüzyıllardır bilim, psikoloji alanında varlığı bir bilinç varlığı olarak algılamış ve araştırmıştır. Ancak 20. Yüzyılda ruhsal varlığın yalnızca r bilinç vatlığı olmadığı, bilinçaltı dünyasının da var olduğu saptanmıştır. Çağdaş sanat, önemli ölçüde bilinçaltından kaynaklanmaktadır. J.Miro, resimlerinin bilinçaltı resimleri olduğunu, bilinçaltı temeline kök saldığını ifade etmiştir. Sigmund Freud bilinçaltını ilk kez bilimsel araştırmalara açmıştır.
Bilim ve sanat, toplumun her eveesinde benzer bir dünya görüşünden yola çıkar ve aynı gerçekleei ifade ermek ister. Bu ifade ile sanat, bilimin ortaya koyduğı gerçeklerden yararlanılır. Bilimsel araştırmaların gelişmesiyle sanat ta kendi yaratımlatında çoğalır.