Her sabah güneş doğarken uyanırım. Gözlerimi açtığımda odam güneş ışıklarıyla dolmuş oluyor. Kalkar kalmaz, içimi ısıtacak bir fincan kahve demlerim. Kahvemi yudumlayarak günün getireceklerini düşünmeye başlarım.
Eserlerimin rağbet görmemesi beni oldukça üzüyor. Ama bununla yüzleşmek zorundayım. Yine de sanata olan tutkum ve içimdeki yaratıcılık beni daha çok çalışmaya itiyor. Kendimi iyice topladıktan sonra, sanat atölyeme doğru ilerlerim. Atölyem sessizdir, sadece fırça
sesleri ve tuval üzerindeki hareketler eşliğinde zaman geçer. Bugünün eserine başlamadan önce, önceki çalışmalarımı gözden geçiririm. Belki de bir yeniden değerlendirme ve düzeltme gerekebilir.
Fırçayı elime alır almaz, dış dünyadan kopuyorum. Renkler, şekiller ve dokularla dans ederim. Zamanın nasıl geçtiğini fark etmez, yalnızca içimden geleni dışarıya yansıtmaya odaklanırım.
Öğle vakti gelirken bir mola veririm. Küçük bir atölye dışında, bir kafe ya da parka gidip biraz hava alırım. Etrafı gözlemlemek, yeni ilham kaynakları bulmak için.
Öğleden sonra tekrar atölyeye dönerim. Yarım kalan eserime devam ederim. Zihnimdeki karmaşayı ve yorgunluğu sanatın içinde kaybederim. Eserimin üzerinde çalışırken zamanın nasıl geçtiğini fark etmem.
Akşam olurken güneşin batışını izlemek için atölyemin pencerelerinden birine yaklaşırım. Renklerin dansını izlemek, ruhumu dinlendirir. Akşam yemeğimi yerim ve günün yorgunluğunu hissederek evime dönerim.
Yatağıma uzanırken, bugün yaptığım çalışmaları ve yapacaklarımı düşünürüm. Belki henüz rağbet görmemiş olabilirim, ama bu benim sanatımı icra etmekten vazgeçmem için bir neden değil. Yarın yeni bir gün ve yeni bir başlangıç olacak.
Atilla Burç Polatel