Sen sanarsın ki çiçekler yalnızca senin gittiğin bahçelerde açar. Halbuki bizim diyarımız senin senin saydığın diyardaki çiçeklerden katbekat daha fazla çiçeğe sahiptir! Sen bize ne kadar yardım etmeye çalışsan bile bizim vatanımızdan başka bir yere ayak basınca inciniriz. Sen dört bin yıllık bir mabedin içini, kubbesinde ipincecik tek bir mozaik arayarak vakit öldürsen de bize herhangi bir duvardaki sülüs bir yazı, yeşil bir çini bile heyecan verir. Dağ gibi bir zeybek toprağa bir diz vuradursun, bizim kalbimiz yerinde gümbürder. Fakat bir beyaz kelebek çiçekler üstünde raksını uçuşarak yaparken senin kalbine bir titreme anca gelir. Senin sinirlerin adeta fırtınadaki bir orkestrayla ürperirken bizim için en en hüzünlü musiki, insanımızın acı içinde kıvranan kederli soluklarıdır! Sen elin şehirlerinde bir kadın heykelinin zevkini tatmaya, keyfini bulmaya çalışırsın. Oysa biz sen miyiz? Ruhumuzun en büyük zevkini sonsuza dek boyun eğmemeye ant içmiş bir köylü görünce rahatça tadarız. Kudreti her bir karışından belli olan Anadolumuz varken bizim ondan başka bir sanata mı ihtiyacımız var, ne diyorsun? Arkadaş, biz Anadolumuzda türküler tutturduysak seni görmeye gözlerimiz varmıyordur, ayrılıyor artık yollarımız!
San’at Şiirinin Düzyazısı
(Visited 296 times, 1 visits today)