Bu dünya yürüdüğünüz bahçelerle sınırlı değil; çiçekler sadece adım attığınız yerde açmıyor. Bizim topraklarımızda da nice pınarlar, nice güzellikler saklı. Bizi kendi dünyanıza çekmeye çalışırsanız ya da yolunuza sürüklerseniz, ayaklarımız tanıdık yollardan uzaklaşmaya başlar. Ayaklarımız düz sokaklarda ya da dağlarda özgürce dolaşırken mutludur; bu doğal ortamdan ayrıldıklarında incinir ve zarar görürler. Bir tapınağın kubbesine baktığınızda ince detayları ve mozaikleri görür, estetiğinden etkilenirsiniz.
Ama o tapınağın içinde sadece taşları değil, o tapınağın ruhunu, tarihini ve binlerce yıllık hikayesini hissederiz. Gözünüz ince işlenmiş bir sülüs yazıya takıldığında, bu sadece bir süs gibi görünebilir, ancak biz onda derin bir anlam ve yüzyılların kültürel mirasını görürüz. Basit bir yeşil çini sizin için sıradan bir sanat eseri olabilir ama bizim için bulunduğu yerin tarihini ve dokusunu anlatır, bizi heyecanlandırır. Dans ederken içinizde ince bir titreme hissedersiniz ve sahnede çiçeklerle süslenmiş bir alanda beyaz bir kelebek gibi süzülürsünüz. Bu zarafet ve estetik sizi etkiliyor. Ama yere diz çökmüş bir zeybeğin güçlü ve kararlı hareketlerinde başka bir duygu hissediyoruz. O zeybeğin her adımı, toprağa vurduğu her darbe içimizde bir güç ve kararlılık dağı uyandırıyor.
Fırtına gibi bir orkestranın sesleri kulaklarınızda yankılandığında sinirlerinize dokunur ve sizi irkiltebilir. Gürültü sizi rahatsız edebilir, belki de huzurunuzu bozabilir. Ancak bu seslerde acı çeken insanların ıstıraplı nefes alışlarını duyarız. Bu sesler içimizde en hüzünlü ve en kederli müzik gibi yankılanır. Kulaklarımızda o müzik, insanlık tarihinin acı ve ıstırabını anlatır. Yabancı bir şehirde bir kadın heykelini incelediğinizde onun estetik duruşundan etkilenebilir ya da heykelin anlamını çözmeye çalışabilirsiniz. Ama köyde yaşayan bir insanın kıvrılmayan ve dimdik duran beline baktığımızda onun emeğini, çabasını ve alın terini görürüz. O insanın yaşam mücadelesi ruhumuzun en derin yerlerinde bir tatmin ve huzur duygusu yaratır. Hayatın estetiğini ve anlamını köylünün çalışkanlığında ve doğallığında buluruz.
Başka sanat tarzlarını bilmeyiz; modern dünyanın sunduğu karmaşık estetik belki bize yabancıdır. Ancak Anadolu’nun yazılmamış destanı, karşılaştığımızda bize en büyük ilhamı veriyor. Bu toprakların her köşesinde yazılmamış bir hikaye, kelimelerle ifade edilemeyen bir hikaye var ve biz o hikayeye sadık kalıyoruz. Dostum, biz bu yolda türküler söylemeye devam ederken senin de yolun açık olsun. Yollarımız burada ayrılıyor ama bu ayrılık, farklı yollar seçsek bile her birimizin kendi yolunda yürüyeceği anlamına geliyor.