Batılı ve kültürüne bağlı kişi sadece kendi sanatında güzellik bulur; ancak şair, burada Anadolu’nun bin bir türlü güzelliğe sahip olduğunu ifade eder ve bunları ön plana çıkarır. Devamında bu kişinin doğu kültürünü kendisine çekmeye çalışabileceğini fakat dağlarda dolaşan, yani özgürlüğe alışmış olan bu kültürün, Batı’nın katı ve düzenli yapısında zarar göreceğini belirtir.
Sanat eserlerinde batının küçük ve ince detaylar içerisinde kaybolduğunu ifade eder fakat Anadolu insanın bu eserlerin sade parçalarda olsa onlar için değerli olanın anlamı olduğunu söyler.
Batılı kişi, dans eden zarif bir kelebeği izlerken etkilenir ve estetik duyguları tetiklenir. Ancak Anadolu insanın zeybek oyununda basit bir diz vurma hareketinde bile aynı duyguyu yaşar. Yani Anadolu insanın sanat anlayışı daha basit ama çok güçlüdür.
Batı insanı, büyük bir orkestradaki gürültü karşısında duyguları harekete geçer fakat Anadolu insanı acı çeken insanların içli seslerini müzik olarak algılar. Yani duygular onlar için derin bir sanat formudur.
Batılı insan, bir heykeli büyük bir titizlikle inceler ancak Anadolu insanı için bir heykel bir köylünün hayat mücadelesine karşı kıvrılmayan dik duruşudur.
Şair, Anadolu’nun kendisinin bir destan olduğunu, başka bir sanata ihtiyaç duymadıklarını ve Batı medeniyetine seslenerek, kendi yollarının farklı olduğunu ve türkü söyleyerek kendi kültürleriyle yollarına devam ettiklerini, Batı ile yollarının ayrıldığını dile getirir.