Senin gezdiğin bahçede çiçek açmaz, ama bizim diyarımız binbir baharı içinde saklar. Bizi kolumuzdan tutup çekersen, dağlarda gezen ayaklar, düz caddelerde incinir.
Sen, eski bir mabedin içinde ince bir mozaik ararken, biz bir duvarda sülüs bir yazı görünce heyecanlanırız, bir parça yeşil çini bile bize büyük bir his verir.
Bir kelebeğin çiçekli bir sahnede dansını izlerken derinden etkilenirsin, ama bizim kalbimizi dağ gibi bir zeybeğin toprağa diz vurması yerinden oynatır.
Fırtınayı andıran orkestra sesleri sinirlerini titretebilir, ama acı çeken insanların içli nefesleri bizim için en dokunaklı müzik olur.
Yabancı bir şehirde uzun uzun bir kadın heykeline bakarken sanat ararsın, ama biz bir köylünün eğilmeyen belini gördüğümüzde ruhumuzun en derin zevkini duyarız.
Başka bir sanat bilmeyiz. Karşımızda söylenmemiş bir masal gibi duran Anadolu, bize yetip artar. Arkadaş, biz bu yolda türküler söylemeye devam ederken, sana uğurlar olsun, yollarımız ayrılıyor.