Yalnız senin gezdiğin bahçede açmaz çiçek bilirsin bizim diyarımızda bin bir baharı saklar! Kolumuzdan tutarak sen istersen bizi çek istemezsen incinir düz caddede dağda gezen ayaklar. Sen kubbesinde ince bir mozaik ara dur sen gez kırk asırlık mabedin içini, bizi sarar bir sülüs yazı görsek duvarda verir heyecanı bir parça yeşil çini. Senin için derinden titrer raksına dalarken izlersin çiçekli bir sahnede bir beyaz kelebeğin dansını, bizimse bizim olan kalbimizi kımıldatır derinden toprağa diz vuruşu dağ gibi bir zeybeğin. Fırtınayı andıran orkestra sesleri dinlersin bir ürperiş getirir senin sinirlerine, ıstırap çekenlerin acıklı nefesleri bizde geçer en yanık bir musiki yerine. Sen anlayan bir gözle süzersin uzun uzun kim olduğunu bilmediğin bir kadın heykelini yabancı bir şehirde, biz duyarız ve duyduk en büyük zevkimizi ruhumuzun görünce bir köylünün kıvrılmayan belini bu yük altında. Başka sanat bilmeyiz karşımızda dururken yazılmamış bir destan gibi Anadolu’muz, Türk olarak yazdığımız efsane gibi gururumuz. Arkadaş sen bizi çağırırsın yenilik dediğin şeye biz deriz kültürümüze sarıldık her yerinden. Arkadaş, biz bu yolda türküler tuttururken sana uğurlar olsun… ayrılıyor yolumuz!
FARUK NAFİZ ÇAMLIBEL yazan
Mesud Mammadli yorumlayan