Faruk Nafız bu şiirinde sanatın önemini ve işlevini derinlemesine ele alır. Şair sanatın sadece bir estetik faaliyet olmadığını, aynı zamanda insanın iç dünyasını yansıtan bir ifade biçimi olduğunu vurgular. Sanat sanılanın aksine eğlence uğruna kendini harcamaz bir yandan da kişinin hayal dünyasını gözler önüne sunan çok önemli bir değerdir.
Şiirde, sanatın doğayla ve insan yaşamıyla olan ilişkisi ön plana çıkar. Nafız, sanatın insanı anlamak ve onun duygularını ifade etmek için bir araç olduğunu belirtir. Bu anlamda, sanat; bir yansıma, bir keşif ve bir iletişim yolu olarak işlev görür. Sanatın insan ruhunu yücelten bir tarafı olduğunu, derin duyguları dile getirme gücüne sahip olduğunu ifade eder.
Nafız’ın sanata bakışı, onun estetik kaygıların ötesinde bir anlam taşıdığını gösterir. Sanat, yaşamın karmaşık yapısını anlamak ve insanın içsel yolculuğunu aydınlatmak için bir kapı aralar. Bu yönüyle, sanatın insana sunduğu derinlik ve zenginlik, şiirin temel temasını oluşturur.
“Istırap çekenlerin acıklı nefesleri, bizde geçer en hazin bir musiki yerine.” İnsanların iç dünyasının diğer insanlara yansımasını vurgularken “Sen kubbesinde ince bir mozaik arar da, gezersin kırk asırlık bir mabedin içini.” Sözündeki mabed dünyayı temsil etmekte olup sanata başvuran insanların hayatı da bir yandan keşfetmekte olduğunu vurgular.
Sonuç olarak, “Sanat” şiiri, sanatın birey ve toplum üzerindeki etkilerini sorgulayan, derin ve anlamlı bir metin olarak öne çıkar. Şair, sanatın hayatın vazgeçilmez bir parçası olduğunu ve insan deneyimini zenginleştirme rolünü ustaca ortaya koyar.