Sadece senin topraklarında yetişmez sanatçılar, yalnız senin topraklarında icra edilmez bu sanat. Bizim ülkemizde de sanat, sanatçıların hayatlarından ilham alarak her bir ruhun içine işlemiştir. Sen ne kadar bizi çekip kendi sanatına alıştırmaya çalıştırsan da bizim dağlara alışmış ruhumuz senin kültürünle uyuşmaz; ne kadar zorlasan da parçalarımız birbirine uymaz.
Biz kutsal tarihimizi barındıran; ibadethanelerimizden, sanatçılarımızın emeklerini ve ruhunu taşıyan çinilerden etkileniriz. Sizlerse dansınızla sanata olan ihtiyacınızı karşılarsınız, çiçeklerle kaplanmış bir sahnede bir yalanı oynarsınız.
Biz de dans ederiz, etmez değiliz elbette; zeybeğimiz, horonumuz eşlik eder her bir hareketimize. Yoğun bir müzik kaplar büyük bir kararlılıkla biz vururken dizimizi toprağımıza. Ruhun titrer bu vuruşun altında sakladığı gerçeklerle, toprağa değen bir dizin kutsadığı şehitlere… Biraz çığlık, biraz da gerçekle harmanlanmıştır danslarımız.
Bizim müziğimiz, anlatmaz sadece neşeli anları; hüzünlüdür biraz, unutturmaz asla şu an onu dinleyebilme imkânına sahip olmanıza neden olan onca ruhu. Sen duyduğun anda müziğimizi, takdir edersin gerçeklerle sanatı harmanlayış biçimimizi. Sen belki de ince ince detaylandırılmış bir kadın heykelinden zevk alırsın, bizlerse zorluklara direnmiş bir kadının yorulmuş bedeninden… Çünkü biliriz senin sahtesini yaptığın o heykel zorluk çekmemiştir ama bizim kadınımız kendini her şey için feda etmiştir.