San’at

Sadece senin gezdiğin bahçede çiçek açmaz,
Bizim memleketimiz de birçok güzellik ve ün saklar.
Eğer istersen, bizi tutarak çekip götürebilirsin
Aynı bir tren misali,
Ama dağlarda dolaşan ayaklar
Düz caddelerde zarar görür.

Sen mazide göz alıcı bir mozaik ararken,
Tarihin derinliklerinde kaybolur gezersin.
Bizim içimizdeyse,
Bir duvar yazısı görmek bile heyecan yaratır,
Ve bir parça çini,
Yüreğimizde kelimelerle anlatılamayan bir sevinç doldurur.

Sen dansınla süzülürken,
Yüreğinin uçlarında zayıf bir titreme hissedersin,
Adeta baharın ortasında zarif bir beyaz kelebek,
Çiçekler arasında dans ediyormuş gibi.
Bizim ruhumuzun kapıları ise,
Toprağa vuran devasa bir zeybeğin diz vuruşu açar,
Dağları sarsan yankısıyla
İçimizde dalga dalga kıpırdanır.

Fırtınanın ağır kudretini andıran
Orkestranın yüksek sesleri,
Bedenine değdiğinde damarlarında ince bir seziş yaratır.
Derdin en hüzünlü şarkısını söyleyen
Istırap dolu nefesler,
Bizim kulaklarımızda en içli müziğe,
Bir ağıt gibi yankılanan ezgilere dönüşür.

Sen, anlam yüklü gözlerinle
Uzun uzun bakarsın sana hiç yakınlık hissettirmeyen
O dondurucu şehirdeki soğuk mermerden yapılmış kadın heykeline.
Oysa biz,
Bir köylünün bükülmeyen belindeki asaleti gördüğümüzde
Ruhumuzun en anlamlı ve keskin hazlarını yaşarız.

Başka bir sanat tanımayız,
Çünkü karşımızda duruyor hiç bahsedilmemiş bir destan gibi Anadolu’muz.
Ey yoldaş,
Biz bu yolda her duyguyu söylerken,
Sana uğurlar olsun…
Artık yollarımız uzaklaşıyor!

(Visited 10 times, 1 visits today)